![]() Terörist kafileleri ellerinde silahları, çantalarında bombalarıyla birlikte sınır dışına çıktılar mı, çıkmadılar mı? İçlerinde katiller var, mayınları patlatanlar, askerimizi ve polisimizi pusuya düşürüp şehit edenler var. Ne oldu? Gidiş başladı mı? Başladıysa, bunlar sınırlarımızı buharlaşarak mı geçtiler? Beyefendilere dağ başlarındaki inlerinden sınıra kadar kimler eşlik etti? Onları kimler uğurladı? Valiler mi, komutanlar mı? Onlara bu konuda Ankara’da hangi makamlardan kanunsuz emirler verildi? Başbakanlık mı, MİT mi, Genelkurmay mı? * * * Lütfen çok dikkat ediniz, bu soruların yanıtları Türk Milleti’nden ısrarla gizleniyor. Hiç kimse hiçbir şey bilmiyor. Bilinen tek şey, terörist kesimden ve onların Ankara’daki temsilcileri olan Kürtçü milletvekillerinden gelen sürekli tehditlerdi: “Çıkışlarda operasyon yapmaya kalkışırsanız fena olur. O zaman operasyon bölgesine 100 bin kişiyle gelip biz de çatışmaya gireriz.” Bir devlet bu durumlara düşürüldü. Koskoca bir devlet iki bin teröristle baş edemedi, teslim bayrağını çekmek zorunda kaldı. Askeri ve sivili ile o devleti yönetmekte olan herkese yazıklar olsun. Bu tarihi utancın altında hep ezilecekler. * * * Anladık, siyasetçinin gizli hesapları var. Siyasetçi oy peşinde. O kafanın herhangi bir köşesinde “Devletin saygınlığı, milletin onuru” diye bir kavram yok. İyi de, Genelkurmay bu konuda ne yapıyor? Sınırlarımız terörist kafileleri için yol geçen hanı mı oldu? Elini kolunu sallayan içeri girdiği gibi dışarı mı çıkıyor? Genelkurmay Başkanı Necdet Bey ve öteki komutanlar ne diyor? Bugüne kadar hiçbirinden tık yok! Onlar da Tayyip’in dümen suyuna girmişler, “Duymadık, görmedik, bilmiyoruz” oyunu oynuyorlar. Emirler verildi, polisler karakollarına, askeri birlikler kışlalarına çekildi. Keskin nişancı özel harekat polisleri ağaç dikmeye gönderildi! İnsansız hava araçlarının uçuşları durduruldu. Sınırlarımız askerden arındırıldı. Bunlar yapıldı da, geçişlerin başlayıp başlamadığını Türk Milleti bilmiyor. Bana soracak olursanız geçişler falan başlamadı. Başladığını söyleyen, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Bu tezgahı kuranlara yuh olsun! Yandaşın isyanı!.. Sevgili okuyucularım, Türkiye’de en büyük yolsuzluklar dönemini yaşıyoruz. Buna sizler de çevrenizde şu veya bu biçimde mutlaka tanık oluyorsunuz. Sadece yolsuzluk değil, insanlara gaddarca yapılan haksızlıklar da en üst düzeyde. Hortumculuk yandaşlar için geçerli. Dikkat ediniz, bu iktidar döneminde biti kanlanan, ya da eskiden beri büyük olan işadamlarından en ufak bir tepki gelmiyor. Neler olduğunu, o korkunç rantın kimlere aktarıldığını hepimizden iyi onlar biliyor. Ama ağızlarını açıp konuşmaları mümkün olmuyor. Konuşma aşamasına gelenlerin ağzına ise bir parmak bal çalınıyor. Bakanlar, müsteşarlar, genel müdürler derseniz, hepsi bu iktidarın seçmece kadroları. Yolsuzluklar onlar tarafından yapılıyor, göz yumuluyor, rant onlar tarafından dağıtılıyor ama hiçbir şey duyulmuyor… Çünkü askeriye dahil devletin istisnasız bütün kurumları artık AKP’nin elinde. Yandaşın tepkisi! Dün sabah gazeteleri okurken gözüm yandaş İslamcı medyanın temsilcilerinden biri olan Yeni Şafak gazetesinin manşetine takıldı. Birinci sayfadaki başlık “Arıza Bakan”, haberin iç sayfadaki devamının başlığı ise “Fırça Bakanı” idi. Haberi okuyunca şaşırdım. 10 yılı aşan AKP iktidarında bir yandaş yayın organı, ilk kez bir hükümet üyesini hem de böyle çarpıcı bir biçimde hedef tahtasına oturtmuştu. Oturtulan kişi ise Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç idi. Kendisi gerçekten de pek havalı bir arkadaştır! Küçük dağları ben yarattım diyen, artistik şovlar yapan, kamuoyunda Tayyip’in çantacısı olarak bilinen bir deneyimsizdir. Haberi özetliyorum: “Suat Kılıç bürokratlara hakareti alışkanlık haline getirdi. Hızını alamayarak öğrencilere bile hakaret ediyor. Bakanın şova dönüşen tavırlarına her kesimden tepki geliyor. Bakanın hakaretlerine dayanamayan bürokratlardan hastanelik olanlar bile var. Valiler, bürokratlar ve öğrencilere fırça atan Kılıç’ın adı hakaretçi bakana çıktı. Son kurbanı ise Kredi Yurtlar Kurumu Trabzon eski müdürü Münir Özkurt oldu. Yediği hakaretler sonrasında yaşadığı üzüntü nedeniyle mide kanseri olan Özkurt’un tedavisi devam ediyor… Suat Kılıç, hal ve tavırlarıyla devlet görevlilerinin görmek istemediği adam haline geldi. Kılıç valilere hakaretleriyle de dikkat çekiyor. Kız öğrencileri bile azarlıyor…” Haberin devamında ise bir ara başlık var: “Bakan’dan temiz ve kârlı satış.” Özel aracını Turgutlu Belediyesi’ne ahbap çavuş ilişkileriyle pahalıya satmış. * * * Böyle bir haber yandaş medyada ilk kez yer alıyor. Hükümetin bir üyesi ilk kez böylesine açık ve net manşetlerle kamuoyu önünde sergileniyor. İşin olumlu yanı budur, devamını dilerim! Ancak bir de akla sorular geliyor: Acaba Suat Kılıç, Yeni Şafak gazetesinin tüccar patronunun tekerine çomak mı soktu!.. Onun önemli işlerini mi engelledi de böyle sergileniyor!.. Ya da bu yayının yapılmasını Suat’ı gözden çıkaran Tayyip mi istedi! Bunları bilemiyoruz. Evet, bu iktidar döneminde yolsuzlukların, hortumların, edepsizliklerin en büyükleri yaşanıyor… Ancak herkes korkuyor, bilenler ağzını açamıyor… Çünkü konuşan, payına düşene razı olmayan kim olursa olsun mahvedilir, süründürülür. Yandaş ve yalaka medya bu vurgunları yıllardır görmezden geliyor, suça ortaklık ediyor. Dün, önemli bir gündü. İlk kez bir hükümet üyesi yandaş medyada manşetten haber yapılmış, üzerine gidilmişti. İnşallah sonrası da gelir! * * * Emin Çölaşan’ın notu: Söz yandaş medyadan açılmışken, ekranlarda yandaşlığın en büyük temsilcilerinden biri, Aydın Doğan’ın sahibi olduğu ve kamuoyunda CNN-Kürt adıyla bilinen CNN-Türk kanalıdır. Bu televizyon kanalı dün saat 11 haber bülteninde milletvekillerine dört parti tarafından ortaklaşa sağlanan yeni olanakları Vekillere yeni kıyak olarak veriyordu. Bir saat sonraki 12 bülteninde ise bu ifade Vekillere yeni haklar olarak değiştirildi! Bu değiştirme emri ya Tayyip, ya da ondan korkan Aydın tarafından verilmişti. Yandaşlık işte budur, temelinde korku ve çıkar ilişkileri vardır. SÖZCÜ |
Etiket arşivi: Emin Çölaşan
Emin Çölaşan : Çıktılar, çıkmadılar !..
Emin Çölaşan : Bugün 8 Mayıs !.. Çekiliyor !.. Son biletler !..
![]() Sevgili okuyucularım, Türkiye’de yaşanan güldürü dünyanın en ilkel toplumlarında bile yaşanmıyor. Ülkemizde neler olduğunu, ya da nelerin olmayacağını hiçbirimiz bilemiyoruz. Birileri yalan söylüyor, Türk Milleti’ni utanmazca kandırmaya yelteniyor. Bugün 8 Mayıs!.. PKK, teröristlerin bugün sınır dışına çekilmeye başlayacağını bildirmişti. O gün geldi! Bakalım çekilecekler mi!.. Dağlardan mı gidecekler, kentlerden mi? Tayyip hükümeti onları nasıl uğurlayacak? Törenler mi yapılacak, yoksa arkadaşlar görmezden gelinip buharlaşacak mı? Çaktırmadan gitmelerine mi göz yumulacak, yoksa devletin yolları açmasıyla mı? Karayollarından, kendilerine tahsis edilen makam araçlarıyla mı çıkacaklar, yoksa dağ yollarından katır sırtında mı? Silahlarını kim, nasıl götürecek? Devlet bunları da görmezden mi gelecek? Yurtdışına çıkış için ellerine pasaport verildi mi? Askeri birlikler, polisler ve insansız hava araçları bu çıkışları görmezden mi gelecek? Yasalar nasıl çiğnenecek? Devlet ve hükümet nasıl rezil olacak? * * * Evet, bugün 8 Mayıs!.. Hayatta en merakla beklediğimiz günlerden biri olacak! PKK tarafından Kuzey Irak’taki Kandil dağında yapılan açıklamada, tarih olarak bugün verilmişti. Şimdi son iki gün içerisinde yaşanan güldürüye bakalım ve böylesine bir konuda bile nasıl ciddiyetsizlik, nasıl şarlatanlık sergilendiğini görelim: Meclis Başkanı Cemil Çiçek konuştu: “PKK çoktan çekildi. Şu anda çıkmıştır. PKK’nın açıkladığı 8 Mayıs günü, problem çıkmaması için verilen sanal (hayali) bir tarihtir.” Hemen ardından Kürtçü BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuştu: “Tek bir askeri birlik bile geri çekilmekte olan gerillalara operasyon yapmaya kalkışırsa, biz yüz binlerce kişi operasyon bölgesine yürüyeceğiz. Operasyonu biz durduracağız…” Sonra Cemil Çiçek’e yanıt verdi: “Sayın Meclis Başkanı PKK’lılar zaten sınır dışına çıktılar diyor. Ama gerillanın sınır dışına çıkması iki üç ay sürer. Böyle iki üç günde gerillanın çıkması akla mantığa uygun değil.” Şimdi bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak kimin yalan söylediğini bilin bakalım! Meclis Başkanı üstüne vazife olmadığı halde başka telden çalıyor, Kürtçü başka telden. Kim doğru söylüyor, kimse bilemiyor. Bilinen tek şey, Kürtçü ekip tam kadro devlete posta koyuyor: “Çekilme aşamasında bir gerillanın kılına dokunursanız sizi pişman ederiz!” Türk Devleti işte böylesine aciz ve zavallı durumlara düşürüldü. * * * Dün bu konuda son sözü Tayyip söyledi: “Terör örgütünün tarih açıklaması yanlış. Nasıl girdilerse öyle çıkarlar. Bizim için esas olan silahlarını bırakıp ülkeyi terk etmeleriydi.” Hepsi bu kadar! Başka bir cümlesi yok. Sevgili okuyucularım, şimdi siz o şahsın ağzından çıkan bu cümleyi okuyunca ne anladınız? Hiçbir şey! Konuşuyor, ağzında bir şeyler geveliyor ama ne dediği anlaşılmıyor. Böylesine önemli bir konuda bile net bir şey söyleyemiyor. Şimdi şu tabloya dikkat ediniz: Meclis Başkanı “Çoktan gittiler” diyor. Terörist temsilcileri “Örgütümüz burada, çekilme olmadı” diyor. Tayyip eveleyip geveliyor. Yani ne oldu, bugün ne olacak be kardeşim? Bir bilen varsa Allah rızası için çıksın ortaya, bize de anlatsın. Hepimizin bildiği bir tek şey var: Devlet ve hükümet bir terör örgütü karşısında aciz kaldı, yenik düştü, teslim bayrağını çekti ve onların kum torbasına döndü. Kanunsuz emir Anayasamızın “Kanunsuz emir” başlıklı 137. maddesi çok açık: “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse (asker veya sivil) üstünden aldığı emri yönetmelik, tüzük, kanun veya anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir. Bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz…” Şimdi aynı maddenin çok önemli olan devamı geliyor: “Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. Yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.” * * * Terörist kafileleri bugünden başlayarak veya daha sonra, ellerini kollarını sallaya sallaya sınırımızdan geçip ana üsleri olan Kuzey Irak’a yolcu edilecek. İçlerinde kim olduğu bilinen şahıslar var. Adam öldürmüşler, köy basmışlar, mayın döşemişler, bombalar patlatmışlar, nice insanların ölümüne neden olmuşlar. İçlerinde Mehmetçik katilleri, polis katilleri var. Hepsi suç işlemiş durumda. Şimdi sen bu şahısların sınırdan şu veya bu biçimde özgürce geçmesine göz yumarsan… Anayasanın “Kanunsuz emir” maddesi işte bu aşamada devreye girecek. Sınırdaki askeri birliklere Valiler ve Genelkurmay tarafından çoktaaan sözlü emir verildi: “Geçişleri görmemiş olun… Bırakınız geçsinler!.. Dokunmayın yavrucuklara!..” * * * Anayasanın 137. maddesi açıktır. Gerek anayasa ve gerekse yasalarımızda, bunun aksine bir hüküm yoktur. Hiçbir asker veya sivil kamu görevlisi “Bana verilen emri uyguladım, geçişe göz yumdum” diyemez. Böyle bir emir aldığı takdirde yapacağı şey yazılı emir istemektir. O da, yazılı emri verecekler açısından biraz sıkar! Dolayısıyla, bu gibi kanunsuz emirleri veren ve uygulayan her kamu görevlisi, unvanı ve rütbesi ne olursa olsun suç işlemiş olacaktır… Ve zamanı gelince hesap verecektir. * * * Sevgili okuyucularım, şu rezilliğe, şu kepazeliğe bakar mısınız!.. Ortalıkta bir terör örgütü var. Üyelerinin her biri suç işlemiş, dağlardaki inlerinde gizleniyor… Ve koskoca Türk Devleti bunlarla at pazarlığı yapıp “İsteyen gidebilir arkadaşlar” diyebiliyor. Sayılarının iki bin kişi olduğu söyleniyor. Demek ki koskoca bir ordu ve öteki güvenlik güçleri iki bin silahlıyla baş edemedi, selameti onları kazasız belasız yolcu etmekte buldu! Terör kafilelerinin sınırdan silahlı veya silahsız olarak geçişine göz yuman, bu kanunsuz emirleri veren ve uygulayanlar, günü geldiğinde mutlaka hesap verecek. Evet, bugün 8 Mayıs, kutlu bir gün! Du bakaliim neler olcek! SÖZCÜ |
Emin Çölaşan : Emme basma tulumba
![]() Sevgili okuyucularım, AKP iktidarının emme basma tulumbası olanca hızıyla çalışıyor. Medyanın, gazete ve televizyonların tümü ellerinde. Her biri, aynı koronun mensupları olarak aynı telden çalıp söylüyor. Yandaşlar, entel liboşlar, Kürtçüler, şeriatçılar, Fethullahçılar, rantçılar korosu sürekli karşımızda! Her gün söylenen yüzlerce yalanla muhatap oluyoruz. Hepsinin amacı aynı: Tayyip iktidarına destek olmak. Devletin TRT’si var, AKP’nin sözcüsü ve yalan makinesi olarak görev yapıyor. Her kurum ve her şey Tayyip’in emrinde. * * * Bu yandaşlar korosunun önemli solistlerinden biri de Sabah gazetesi. Bu gazetenin dünkü manşetini görünce meraklandım, haberi sonuna kadar okumak zorunda kaldım. Manşet aynen şöyle: “Çözüm hepimizin mutluluğu için… KONDA’nın dev kamuoyu yoklaması: Haber devam ediyor: “AK Parti’nin, araştırma şirketi KONDA’ya yaptırdığı ankette, vatandaşlar çözüm süreciyle ilgili net mesajlar verdi. ‘Bir sorun 30 yıldır çözülemiyorsa herkesin sorumluluk alması gerekir’ ifadesini vatandaşların yüzde 90.8’i ‘Doğru’ olarak değerlendirdi…” Vay bee, muhteşem oranlar bunlar! (İşin nereye varacağını izlemek için yazımı okumayı sürdürün.) Yapıldığı iddia edilen ankette sorular ve sonuçlar özetle şöyle: Bugün seçim olsa AKP yüzde 52.4 oy alır. Demek ki açılım saçılım dedikçe güçleniyor! Çözüm süreci sadece Kürtlerin değil, hepimizin mutluluğu için gereklidir. Yüzde 81 onay veriyor. Her türlü milliyetçilikten (Elbette Türk milliyetçiliğinden!) uzak durmak gerekir. Yüzde 65.3 onay veriyor. Başka ülkeye gitme imkanım olsa bile Türkiye’de yaşamayı seçerim. Yüzde 75.3 onay veriyor. Vatandaşların yarısı Türkiye’de hayat şartlarının daha iyiye gittiğini belirtiyor. Benim hayat şartlarım son beş yılda daha iyi oldu diyenlerin oranı yüzde 44.6 olarak gerçekleşiyor. Vatandaşların yüzde 54.8’i sahip olduğum imkanlardan ve geçimimden memnunum diyor. Yüzde 47.9 ‘Türkiye’de politik açıdan olumlugelişmeler oluyor, Türkiye iyi yolda’ diyor. Genel sağlık durumundan memnun olanların oranı yüzde 73.9. (Haberde aynen böyle geçiyor.) Böyle bir anketi ABD, İngiltere, İsveç, Hollanda, Kanada gibi her yönden gelişmiş ülkelerde yaptırsanız, ortaya çıkan sonuçlar mutlaka daha kötü olur. Ama burası Türkiye abicim, insanlar her açıdan mutlu! * * * Şimdi gelelim işin püf noktasına. Yandaş Sabah gazetesi bu olağanüstü (!) anketi dün birinci sayfasında manşetten verdiğine göre, haber mutlaka doğrudur! Peki kim düzenlemiş bu anketi? Kim sipariş etmiş? Peki KONDA’nın sahibi kim? O da kim yaaa? Peki tiyatronun neresinde görevli? O kim? Nerede yazıyor? * * * Sevgili okuyucularım, karşınıza çıkarılan şu propaganda tezgahlarına bir bakın! Tayyip akiller heyetini kuruyor, Tarhan’ı da oraya seçip Ege Bölgesi başkanı yaptırıyor, Aydın’ın kızını yanına sekreter olarak verdiriyor. Tarhan, Arzuhan ve Ege Bölgesi ekibi polislerin korumasında tura çıkıp açılım saçılım vaziyetlerini yurtsever Ege halkına yutturmaya kalkışıyor. Protestolar dinmiyor. Sonra Tayyip, akil Tarhan’ın KONDA isimli şirketine anket siparişi veriyor. Söz konusu anket Tayyip’in hoşuna gidecek bir biçimde düzenlenip AKP’ye sunuluyor. Tarhan böyle bir çalışmayı elbette ki babasının hayrına yapacak değil. Ancak şirketine AKP’den kaç para ödendiğini biz bilmiyoruz. Anket sonuçları çok iyi ayarlandı ya, sonra sıra bunları yandaş bir gazeteye elden teslim edip manşetten haber yaptırmaya geliyor. Ben yandaş gazetelere güvenirim! Haber şöyle başlıyor: “AK Parti’nin araştırma şirketi KONDA’ya yaptırdığı ankette…” Emme basma tulumbanın nasıl çalıştığını görüyorsunuz. Al gülüm ver gülüm ilişkileriyle kamuoyunun gözleri işte böyle boyanıyor. Ey Türk Milleti uyuma, olanları biraz olsun görmeye çalış. Kahrolacak! Sevgili okuyucularım, Tayyip partisinin Kızılcahamam’da yaptığı toplantıda katil Apo için çok güzel sözler söyledi ve muhteşem bir posta koydu! “Biz başka devletlere, başka milletlere benzemeyiz. Biz İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna vardığımızda alnımız ak çıkmak istiyoruz. Kanuni’nin huzuruna vardığımızda başımız dik çıkmak istiyoruz. Biz susan dilsiz şeytanlardan değiliz. Sen vallahi bunun hesabını vereceksin. Başkalarına göstermediğin cesareti ağzında emzik olan kundaktaki bebeğe göstermenin bedelini çok, ama çok ağır ödeyeceksin. O çocukların arşı inleten figanları inşallah. Rabbimin müntakim, (Öc alan) ve kahhar (Kahredici) sıfatı mucibince senin üzerine kutlu bir intikam olarak inecektir. * * * Bu sözleri duyunca “Valla helal olsun Tayyip’e, çocuk katili Apo’ya iyi geçirmiş. Demek ki artık Apo ile pazarlık yapmayacak” dedim. Hay demez olaydım, birileri beni dürttü… “Abicim sen Esad’la Apo’yu karıştırıp erken tezahürat yaptın!..” Meğer yanlış anlamışım, bunları Esad için söylemiş! Sevincim kursağımda kaldı. Hay Allah yaaa! SÖZCÜ |
Emin Çölaşan : Konuş Tayyip konuş…
![]() Sevgili okuyucularım, günün birinde böyle acı olaylar yaşayacağımızı aklınıza getirir, hayalinizden geçirir miydiniz? Bunun adını ne koymak gerekir, bilemiyorum. Komedi desek olmaz… Trajedi desek tam uymaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin iki bin teröriste teslim bayrağını çekmesi desek biraz daha uyar. Ama rezillik, utanılacak durum dersek, sanırım en iyi tanımı yapmış oluruz. Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Devletin yetkilileri İmralı’da Apo’yu ziyaret edip aman dilemeye başlamıştı. MİT Müsteşarı ve ekibi sık sık Apo’nun huzuruna çıkıyordu. Apo’nun cezaevi koşulları muhteşem olmuştu. Yemekleri İmralı’daki komandoların mutfağından dört dörtlük veriliyor, odasına Tayyip’in emriyle televizyon konuluyor, yine aynı şahsın emriyle, birlikte yattığı teröristlerle istediği zaman görüşme olanağı sağlanıyordu. Ada, Kürtçü BDP’li milletvekillerinin ziyaret yeri olmuştu. Apo emirlerini onlar ve MİT aracılığı ile gönderiyordu. Adrese teslim konusunda katile güvence verilmişti! * * * Ankara’da ise rezaletin bir başka boyutu yaşanıyordu. Tayyip ve ekibi tutturmuştu “Akan kan dursun” diye! Sanki onlara karşıt olanlar “Yok arkadaş, biz kan akmasını istiyoruz” diye ısrar ediyordu. Kan elbette dursun ama devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin onuru iki paralık edilmesin, şerefi katillerin ayakları altında çiğnenmesin, terör örgütüyle at pazarlığına girilmesin… Toplumu kendi görüşleriyle narkozla uyutma çabasında olan iktidar bu amaçla neler yapmadı ki!.. Akiller çadır tiyatrosunu bile kurdu! Akiller kumpanyası gittiği her yerde protesto edildi, yuhalandı. Epeyce yerden kaçmak zorunda kaldılar. İçlerinden bir bölümü korkudan olsa gerek, bu toplantılara katılmadı. Bazıları ekranda popstar jürisinde üyelik yapıyor, bazıları Nişantaşı’nda alışverişte görüntüleniyor, bir başka bölüm ise reklam filmi çekiyordu! Akiller her gittikleri yerde Türk milletinin tepkisini görünce korkuya kapıldı, bazıları tüydü! Zaten hükümetin onlara görev verme amacı, Kürtçülük saçılımına altyapı hazırlamaktı. * * * Evet, biz akiller makiller komedisini izlerken, terör üssü Kandil Dağı’nda önceki gün Kürtçü örgütün basın toplantısı yapıldı. Peki örgüt elemanları hangi dilde konuşuyordu? Kürtçe değil Türkçe! Onların çoğu Kürtçe bilmiyordu. (Kürtçe diye bir dil zaten yok. Çeşitli lehçeler var, birbirlerini anlamaları mümkün değil.) Örneğin Apo da Kürtçe bilmez ama, Türkçesi maşallah hepimizden iyidir. Güzel de, kendi dilini bilmeyen bir terör örgütünün yöneticileri, nasıl oluyor da sözünü ettikleri “Kürt halkının” haklarını ve çıkarlarını savunmaya kalkışıyorlar?.. Çünkü onlar dış dünya tarafından, özellikle ABD ve AB tarafından Türkiye’nin üzerine sürülen birer maşadır. “Apo ve örgütüyle uzlaşman, Esad’ı devirmen gerekir” emri Tayyip’e ABD, AB ve İsrail tarafından verildi. Çünkü işin ucunda Kuzey Irak petrolleri, topraklarımızda kurulacak Kürdistan’ın Kuzey Irak Kürt yönetimiyle birleşmesi, petrolün ve korkunç boyutlara varan petrol gelirlerinin böylece güvence altına alınması yatıyor. Bizim ihanet şebekesi ise oturduğu yerden vızıldıyor: “Akan kan dursun!” * * * Elbette dursun da, neyin karşılığında dursun! Adamlar bunu Kandil Dağı’ndaki basın toplantısında açıkladı: “Mayıs ayında silahlarımızla çekilmeye başlarız. Ancaaak, ‘Tece ordusu’ operasyon yapmaya kalkışırsa, biz de geri döner ve misilleme yaparız. Silahlarımızı teslim etmeyiz. Sonra sıra anayasa değişikliğine gelir. Kürtleri de ana unsur olarak kabul eden yeni bir demokratik anayasa yapılır…” Sen “Tece ordusunun” hangi operasyonundan söz ediyorsun be muhterem! Hangi ordu bu saatten sonra operasyon yapacak senin örgütüne karşı! Zaten on binlerce asker şimdi terör bölgelerinden çekilip Batı’ya gönderiliyor. Hiç kuşkun olmasın, senin teröristlerin sınırı geçerken, bölgenin komutanları tarafından çiçeklerle olmasa bile efendice uğurlanacak, arkalarından bir maşrapa su bile dökülecek. Teröristler bugüne kadar tam altı binini şehit ettikleri Mehmetçik’le vedalaşacak… Taaa ki sınırdan yeniden geçiş yapıp Türkiye’ye geri dönene kadar! * * * Ancaaak, Kandil’deki teröristin bir sözü var ki, işin püf noktasını karşımıza çıkarıyor: “Son aşamada önderimiz Abdullah Öcalan’ın özgür bırakılması gerekmektedir.” Bu sözde hem tehdit, hem pazarlık var: Tehdit: Apo bırakılmazsa, terörümüz aynen devam eder. Pazarlık: Apo’yu en kısa zamanda salıverin. İmralı’da Tayyip adına MİT tarafından pazarlıkları burada defalarca yazdım. Oynanan oyun, beş yaşındaki çocukların bile anlayacağı kadar basitti: “Sayın Öcalan, seni bırakacağız. Ancak bize biraz zaman ver. Önce anayasayı değiştirelim, sonrasında seni tahliye edeceğiz. Diyarbakır merkezli Kürdistan özerk bölgesinden milletvekili seçilmeni sağlayalım.” Gerek İmralı ve gerekse Kandil’de yapılan o iğrenç gizli pazarlıkların sonucunu bir süre sonra göreceğiz. Katillerin ilk partisi, Karayılan’ın önceki gün açıkladığı gibi 8 mayıs günü sınırdan silahlarıyla birlikte çıkmaya başlayacak(mış). Silahları babalarının hayrına mı bırakıyorlar? Hayır!.. Çünkü kendilerine çok önemli vaatlerde bulunuldu. Türkiye sınırları içerisinde özerk Kürdistan kurulacak, Apo tahliye edilecek. * * * Lütfen dikkat ediniz, Kandil’deki basın toplantısında örgütün bu koşulları açıklandı. Bizim hükümetten, her fırsatta konuşmadan duramayan Tayyip’ten tık var mı? Yok! Çankaya’daki AKP’li nerede? Ağzını niçin açamıyor? Ondan da tık yok! Ya Genelkurmay Başkanı Necdet Bey ne düşünüyor? Türk milleti bu utanç verici gizli pazarlıklarda örgüte hangi vaatlerin verildiğini biliyor mu? Bilmiyor! Her şey gizli. Adam Kandil’de, o pazarlıklarda elde edilen sonuçları resmen açıkladı. Sonuç ortada: Apo ve örgütü kazandı. Kürtçüler’in “Tece” diye alay ettiği Türkiye Cumhuriyeti maçı kaybetti. Şimdilik sonuç bu… Ama maç henüz bitmedi, daha işin çok başındayız. Tiyatronun sonrasını hep birlikte izleyeceğiz. SÖZCÜ |