Etiket arşivi: israil

BÜLENT ESİNOĞLU : Allahüekber, vallahi, İsrail.

Bülent Esinoğlu

İsrail Şam’ı bombalarken, Şam’daki Suriyeli muhalifler, “Allahüekber” nidaları ile sevinçlerini haykırıyorlardı.

Erdoğan ise;” Vallahi bedelini ödeyeceksin” diye, İsrail’in hava saldırılarını, Esad’e saldırarak, alkışlıyordu.

Bu saldırılar da göstermiştir ki, bütün Batı, radikal Sünni İslam’ın yanındadır.

Radikal İslam, İslam’ın başına dayatılmış Batı silahıdır.

Sık sık yayınlanan Batı kaynaklı haber, rapor ve beyanatlarda; Türkiye(AKP),Suudiler, Katar ve İsrail’in birlikte İran ve Suriye’ye karşı olmaları yazıldı haberleştirildi.

Daha net söylersek; Büyük Orta Doğu Projesinin gerekleri yerine getirilsin diye kumpaslar kuruldu.

Katar Emiri İsrail’i ziyaret etti.

Amerika gereken işaretleri verdi.

İsrail Suriye’yi bombaladı.

Aslında Suriye üzerinden İran bombalandı.

İran’ın nereye kadar sabredeceğinin testi yapıldı.

Bu testin sonuçlarına göre, Batı orta doğuda atacağı yeni adımların nasıl karşılanacağını, Rusya’nın tavrının ne olacağını anlamaya çalışmaktadır.

Katar, Suudi Arabistan aslında devlet değildirler. Amerikan üsleridir.

Bölgede devlet olan İran ve Türkiye’dir.

Nihai hedefleri, Türkiye ile İran’ı savaştırmak ve savaşın sonucunda ortaya çıkacak kargaşadan yararlanmaktır.

Peki, Suriye’ye örtülü savaşın dışında, bir askeri müdahale yapabilirler mi?

Hayır.

Putin’den gelen açıklamayı herkes hatırlamalıdır.

Putin “Çatışmaların Moskova sokaklarına taşınacağını bilsem, Esad’ı teslim etmem.”

İsrail’in havadan yaptığı saldırılar, AKP’nin karadan yaptığı saldırılar ile bütünleşince, Rusya’dan da yeni bir hamle geleceği muhakkaktır.

İsrail’in hava saldırıları, El-Nusra ve Müslüman Kardeşlerle olan organik bağını da göstermiştir.

AKP’nin Batı çıkarlarını korumaya yönelik politikaları, İslam’ın başına dayanmış silah gibidir.

Bu politikaların Türkiye ve Türk halkına da bir faydası yoktur.

Dünyanın geldiği durum, ABD’nin içinde bulunduğu çıkmaz, kapitalizmin içine düştüğü krizler Ortadoğu’yu barut fıçısına çevirmiştir.

Suriye ve İran’a müdahalenin, aslında, son tahlilde Türkiye’ye müdahale demek olduğunu görmemiz gerekir.

Her ne kadar Suriye ve İran’a karşı olanlar güçlü gibi görünse de, bu coğrafyanın insanları ile birlikte yaşamak zorundayız.

Bir örnek olsun diye söyleyeyim.

Esad Suriye yönetiminden düşse bile, Suriye halkının Türkiye’ye dost kalacağını söylemek mümkün mü?

Katillerin, kelle kesen psikopatların bir devlet olması mümkün mü?

İleri de birlikte yaşamaya mecbur olduğumuz bu coğrafyada, komşularımıza düşman olmanın, Türkiye’ye kazandıracağı bir şey yoktur.

Batı şimdilik Türkiye’yi İslam ülkelerine karşı kullanmak ve kullanırken parçalamak peşindedir.

Bu onların iki yüz yıllık hayalleridir.

Ortadoğu’nun içinde çıkacak ateşte, sadece Suriye yanmaz.

Batı Asya kan içinde kalır.

Bu kandan sadece emperyalizm doya doya içer.

Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu

ulusalkanal.com.tr

Mehmet Türker : Tayyip Bey ile İsrail aynı safta !..

1308036346-00.jpg

İsrail, Suriye’ye saldırınca şaşırdı!..

Çünkü Müslüman bir ülkeye karşı “Siyonist İsrail” ile aynı cepheye düşmüş oldu!..

O sebeple dünkü AKP Grup toplantısında dönüş yapmak zorunda kaldı!..

İsrail’in saldırısı “Esed”in elini güçlendirmiş!..

Tayyip Bey ofsaytta kalmanın acısıyla isim vermeden İran’a da yüklendi!..

İmam Humeyni baba Esad’ı katliamları nedeniyle huzuruna kabul etmemiş, çok sonra kabul etmiş, şimdi görevde olanların da aynını yapması gerekirmiş!..

* * *

“Küresel lider” (!) ya, Türkiye bitti bölgeyi idare ediyor!..

Komşu ülkenin her ne hal olursa olsun devlet başkanına hakaret ve beddua ediyor!..

Sinir krizine girmesinin başka bir sebebi daha var!..

Tayyip Bey’in, derinlikli Hariciye Nazırı Ahmet’le birlikte Esad’a biçtikleri ömür tutmadı!..

Nazır Ahmet aynen şöyle demişti:

“Esad’ın gitmesi artık öyle uzun sürmeyecek. Haftalar, aylar içinde devrilecek”

Şu öngörünün derinliğine bakınız, bunu söylemesinin üzerinden tam bir yıl geçti, adam hala ayakta!..

* * *

Bu iktidar, komşu ülkenin devlet başkanının devrilmesi için elinden gelen her şeyi yaptı…

İsyancı çeteleri inanılmaz ölçüde destekledi…

“Sığınmacı” diye sınır bölgesindeki kamplara yerleştirilen militanlar eğitildi, silahlandırıldı…

Gündüz gidip terör faaliyetlerinde bulundular, gece kamplara döndüler…

Suriye Ordusu’ndan kaçan subaylar bir kampta bunlara eğitim verdi, CHP Milletvekilleri o kampa sokulmadı!..

* * *

Bu milletin ödediği vergiler, sığınmacı ve militanlar için kullanıldı…

Para oluk oluk aktı, sığınmacıların şımarıklıkları bitmedi, her gün yeni bir sorun çıktı…

Daha geçenlerde kim oldukları, hangi amaca hizmet ettikleri bilinmeyen 2 bin kadar Suriyeli, alışkınlıkla sınırı geçmek istedi, izin verilmeyince nöbetçi kulübelerini yaktılar, ateş açtılar, bir polisimiz şehit oldu!..

Bunlardan birkaçı arsız arsız bağırıyordu:

“Tayyip’i çağırın”, “Başbakan buraya gelsin”

* * *

Esad kimyasal silah kullanıyormuş, kendi vatandaşlarına gaz bombaları atıyormuş…

İddiayı ABD ortaya attı, bizim Tayyip Bey hemen üstüne atladı:

“Vicdansız Esed kendi halkına karşı gaz kullanıyor”

Aynı gün bir arkadaşımız espriyi patlatmıştı:

“Bizim polisin sıktığı gazlar rüzgarla oraya gitmiştir”

Önceki gün ise, Birleşmiş Milletler gözlemcisi Savcı Del Ponte açıkladı:

“Sarin gazını isyancı güçler kullanıyor”

* * *

Daha şu birkaç yıl öncesine kadar canciğer kuzu sarması olduğu, birlikte tatile çıktığı Esad, ABD’nin çıkarları söz konusu olunca isim değiştirip “Esed” oldu, Tayyip Bey’in bir numaralı düşmanı haline geldi!..

Ve kadere bakın ki, gün geldi düşman olduğu İsrail’le aynı safta olmak zorunda kaldı!..

Yaaa Tayyip Bey, insan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli!..

Hakim ve savcılara helal olsun!..

Ha­kim ve sav­cı­la­rı­mız­dan ba­zı­la­rı­nın za­ma­na ayak uy­dur­ma ko­nu­sun­da­ki ba­şa­rı­la­rı­nı top­lu­mu bü­yük öl­çü­de il­gi­len­di­ren da­va­lar­da gö­rü­yor, if­ti­har (!) edi­yo­ruz!..

Za­ten ayak uy­du­ra­ma­yan­lar da sü­rü­lü­yor!..

Bu du­rum, ha­kim ve sav­cı­la­rın pay­la­şım si­te­si Ada­let or­g’da ya­pı­lan ye­ni ana­ya­sa ko­nu­lu an­ket­te de ken­di­ni so­mut ola­rak gös­ter­miş!..

215 ha­kim ve sav­cı ye­ni ana­ya­sa için gö­rü­şü­nü şöy­le açık­la­mış:

“Bü­yük­le­ri­miz bi­lir. Biz ne bi­le­li­m”

Afe­rin!..

* * *

215 ha­kim ve sav­cı söz­le­şip de dal­ga geç­mek için bu ce­va­bı ver­me­diy­se, bi­zim yar­gı er­ki yan­dı gü­lüm ke­ten hel­va va­zi­yet­le­rin­de­dir!..

Ada­let da­ğı­tan ha­kim ve sav­cı­la­rı­mı­zın ye­ni ana­ya­sa ko­nu­sun­da hiç­bir fik­ri yok, işi bü­yük­le­ri­ne bı­ra­kı­yor!..

Ken­di­le­ri­ni yet­kin gör­mü­yor­lar!..

An­ke­te 2 bin 107 sav­cı ve ha­kim ka­tıl­mış, bu­nun yüz­de 10.2’si “Biz bil­me­yiz, bü­yük­le­ri­miz bi­li­r” di­yor!..

Düş­tü­ğü­müz şu du­ru­ma ba­kı­nız!..

Pes val­la!..

SÖZCÜ

Ali Rıza Üçer : Güneydoğu’da PKK Hizbullah Gerilimi ve İsrail

muhz0.jpg

Hizbullah’a ait Hür Seda internet sitesinde Hibullah/PKK çekişme, çatışmasına ilişkin oldukça ilginç haberler ve ipuçları var. Bunlardan biri de Kudüs Mavesseret Tsion Belediye Başkanı Arie Shamam, Mavesseret Tsion Belediye yetkilileri Yair Ramash, Haviv Levy ve Anges Casero’dan oluşan İsrail’den gelen heyetin Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ı ziyareti. Bu ziyareti çok önemli ve tarihi bir gün olarak gördüğünü ifade eden Demirbaş, “Bizim felsefemize göre hiçbir halk, hiçbir inanç birbirine düşman değildir. Bunu, İslam peygamberi Medine Sözleşmesi’nde söylemiştir. Farklılıkların bir arada barış içerisinde yaşaması gerektiğini düşünüyoruz. Devletler arasında sorun olabilir ama biz halklar ve yerel yönetimler, hakların barışından ve kardeşliğinden yanayız. Böylesi buluşmaların yapılması bizim için çok önemli ve değerlidir. Belediyelerimiz arasında, kültürel, sosyal, kadın, çocuk ve gençlik konularında işbirliği ve çalışmaların yapılamasını istiyoruz. Özgürlükler devletlere bırakılmayacak kadar değerlidir.

Diyarbakır, çok kültürlü, kimlik ve çok inançlı bir kenttir. Bir Kürt ve Müslüman olarak, kendim için ne istiyorsam,benimle birlikte yaşayan bütün halklar için aynısını istiyorum. Ermeni, Süryani, Yahudi, Yezidi, Keldani, Arap, Alevi, Mesihi ve tüm inançlar için aynısını istiyorum” diyordu. Kudüs Mavesseret Tsion Belediye Başkanı Arie Shamam ise “Diyarbakır’a davet edilmekten büyük bir memnuniyet yaşadığını anlatarak, “Bizim kentimizi ilk kuran bir Kürt’tür. Şuan nüfusumuzun yarısı Kürtlerden oluşmaktadır. Bu davet, bizim için çok önemli bir anlama sahiptir. Diyarbakır’da bulunmaktan çok memnunuz. Buraya geldiğimizde kendimizi evimizde hissettik. Bu ziyaretimizle inanıyoruz ki, çok iyi bir ilişkinin başlangıcını yaparız” diye karşılık veriyordu.

http://hurseda.net/Guncel/77232-Israilden-Diyarbakira-Gizemli-Ziyaret.html

Önümüzdeki dönem Güneydoğu’da PKK ile Hizbullah arasında büyük boyutlu gerilim ve çatışmalar olursa şaşırmamak gerekiyor. Öcalan; Şeyh Sait, Seyit Rıza, Fethullah Gülen ve Abdülhamit’e övgüler düzerken yani PKK tabanını daha da gerici bir mecraya sürüklerken Hizbullah’ın soluğunu ensesinde hissediyor muhtemelen. Ancak bu çırpınışlarla battıkça daha da batacakları görülüyor.

Hizbullah’ın partisi Hüda Par önümüzdeki yerel seçimlerde BDP’nin elindeki birçok belediyeyi de alacak muhtemelen. Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesindeki açılım operasyonları taşları yerinden oynatmanın ötesinde şiddetli kırılmalara ve zemin kaymalarına yol açma potansiyeli taşıyor.

Ali Rıza Üçer

İLK KURŞUN

ANALİZ – İSRAİL’İN SURİYE SALDIRISI NE ANLAMA GELİYOR ?

İRAN ANALİZ / İsrail işgal güçlerinin sözde bombaladığını iddia ettiği Suriye içindeki saldırılarla ilgili olarak Özgür Suriye Ordusu siyasi-medya birimi sorumlusu Luey Mikdad değerlendirme yaptı. 40 yıldan bu yana İsrail işgali altında bulunan Golan tepelerine yerleştirilmesi gereken hava savunma füze birlikleri ve tugayların neden Şam’ın etrafına yerleştirildiğini soran Mikdad bu noktada çoluk-çocuk demeden kendi halkını bombalayan Esed terör rejimiyle İsrail arasında fark olmadığını söyledi. İsrail’in bu saldırıları, gösterilen tepkiler ve saldırının ne anlama geldiğine dair kısa maddelerden oluşan analiz yazısı.

“Herhangi bir Suriyeli insan için şüphe yok ki Suriye’nin bombalanması üzüntü vericidir. Bu durum bizleri ve herhangi bir Suriyeli’yi çok fazla rahatsız etmektedir. Çünkü ülkem Beşşar Esed ve İsrail eliyle bombalanmaktadır.” şeklinde değerlendirmelerde bulundu Mikdad.

Ajans France Press’e konuşan Özgür Suriye Ordusu Siyasi-Basın Birimi sorumlusu Luey Mikdad: “Burada asıl sorulması gereken soru şu olmalıdır: Şam’ı çevreleyen bu kadar askeri teşkilatın ve bu kadar füzenin ne anlamı var? Oysa bunların Golan’daki cephede yayılması gerekmez mi? İsrail topraklarımızın büyük bir kısmını işgal etmektedir.” dedi.

Esed terör rejimine ve müttefiki İran-Hizbullah-Iraklı Şii milis örgütler gibi yabancı paralı unsurlara karşı Suriye halkını savunan, ülkede kurtuluş savaşı veren Özgür Suriye Ordusu ile İsrail’in bu son saldırıları ilişkilendirilmeye çalışıldı. Oysa bu son derece sinsi ve anlamsız suçlamalar aşağıdaki soruların sorulmasını ve gerçeklerin değiştirilmesini engelleyemiyor:

1- 40 yıldır direniş ekseni palavrası ile İslam dünyasında prim yapmaya çalışan Esed diktası, müttefiki İran ve uzantısı Şii Hizbullah örgütü’nü onca sloganına rağmen tek bir kurşun atmadığı İsrail’e bu son saldırıdan sonra ne cevap verildi? Esedin enformasyon bakanının tüm seçenekler kapıda palavrasının bir anlamı var mı? Yüzbinlerce Suriyeli katleden ve elindeki neredeyse birçok askeri noktayı, karargah ve üssü kaybeden Esed diktasının bu içi boş ve 40 yıldır attığı sloganın üretim tarihi geçmedi mi?

2- Sözde İsrail karşıtı olduğunu iddia eden Esed terör rejimi Suriye halkı için kullandığı on binlerce füzeden tek bir tanesini neden düşman için kullanmadı? Onlarca Scud füzesiyle masumları katleden Esed rejimi neden tek bir Scud füzesi fırlatmadı İsrail’e? Madem saldırı oluyor ve en büyük düşman İsrail, o halde neden Esed rejimi füzesavarları, roketatarları ve silahlarıyla bu saldıyı hedef almıyor? Alamıyor zira Şam’ı çevreleyen askeri hava üslerinin tamamına yakını aylar öncesinden beri direnişçilerin elinde. Buna rağmen daha içerideki üsler ve birliklerdeki füzeler, ağır silahlar ile İsrail saldırısı esnasında dahi Esed rejimi sivil yerleşim yerlerini bombalamaktaydı. Saldırının hemen akabinde Esed terör güçleri Hizbullah desteğiyle Kusayr, Cebel Ekrad gibi bölgeleri yoğun şekilde bombalayacaktı.

3- Suriye’ye bir İsrail saldırısının İran’a saldırı anlamına geldiği palavrasını atan Ali Ekber Velayeti ve İranlı yetkililer neden ikincisi gerçekleşen bu saldırı karşısında süt dökmüş kedi gibi sessiz? Hemen telin açıklamaları yapan İran bir de zaten yaptığı şeyi yapacakmış gibi ilan ederek Suriye ordusunu eğitmeye yardımcı olacağını söyledi? İranlı askeri, istihbarat ve teknik uzmanların Suriye devrimini kanla bastırmak için başından itibaren Suriye içinde olduğu biliniyor. Hal böyleyken ordusunun büyük bölümü Özgür Suriye Ordusuna katılan, direniş karşısında ağır kayıplar vermesi nedeniyle Alevi paramiliter Şebbiha teröristlerine başvuran Esed rejimi, bu da yetmeyince milli savunma güçleri diye yine kendisine sadık kesimlerden milis ordu kurmaya çalıştı. Bunların eğitimi, mühimmat ve silah desteğini ise İran temin etti. Şimdi böylesi bir durumda İran’ın sözde orduyu eğitelim yönündeki teklifi acziyet ve medya atraksiyonundan başka bir şey değil. İkinci husus ise sözde savaş ilanı olarak gören İran, neden lider kadrosu Şiilerden oluşan İslami Cihad Hareketi gibi paravan Filistinli örgütleri harekete geçirip “Gaib Mehdi” ilan ettikleri Esed adına İsrail’e cevap vermiyor?

4- Humus, Kusayr bölgesine yönelik özellikle son bir senedir yoğun katliamlar gerçekleştirerek Esed rejimine destek veren Şii Hizbullah terör örgütü de sus pus? Defalarca demeçler verip sloganlar savuran Hasan Nasrallah ve onbinlerce Şii militanı neden tek bir füze, tek bir kurşun ile İsrail’e karşılık vermedi? Acaba 2008 ila 2011 ve farklı tarihlerde Gazze’ye yapılan saldırılarda olduğu gibi yine İsrail’e cevabını saklı mı tuttu? İsrail ile savaşında kaybetmediği kadar militanını Suriyeli bebekleri ve mazlumları katlederken kaybeden Nasrallah’ın Hizbi ne zaman Siyonistlerle savaşmayı düşünüyor? Şu an İsrail ile sınır bölgesindeki binlerce militanını Esed’i kurtarma, sahilde Alevi devleti kurma adına seferber ederek Suriye halkını katletmek için gönderen Nasrallah ve efendisi İran’ın iki yüzlü tavrı burada da ortaya çıktı. Golan’dan askeri birliklerini Suriyelileri katletmek için geri çeken Esed ile aynı şekilde Lübnan sınırından Suriye’ye kaydıran Sünni düşmanı Hasan Nasrallah arasında fark yok. 2006 yılındaki İsrail-Hizb arasındaki savaşın arka planına dair kapsamlı yazı için dosya kısmına bakılabilir.

5- Esed rejimi ve medyası da hadiseyi abartarak verdi, zira buna çok ihtiyacı vardı. Esed medyasına bakıldığında akıl almaz hikayelerin uydurulduğu görünüyor. Örneğin Suriye Gerçekleri adlı (aynı isimle Türkçe açılan evlere şenlik bir site de var) Arapça sitede İsrail’in 18 uçakla saldırı yürüttüğü yazılmış? Öyle ki bunlar cruiser başta olmak üzere her tür füzeyi kullanmış, özellikle yer altındaki hedefleri vuracak kadar etkili bombalar atılmış? Kasyun tepesindeki ve farklı yerlerdeki hedefleri vuran İsrail’in kullandığı bu bombalar nedeniyle 18 km ötedeki evlerin camları dökülmüş, öyle bir sallanmış ki evler 4,2 şiddetinde bir deprem gibi bir etkiye neden olmuş? Hikaye uzuyor…

Bu hikayenin biraz hafifletilmiş dozajdaki versiyonunu İran fonlu yakındoguhaber sitesi Rusya Yevm sitesinden naklederek veriyor. Burada tıpkı YDH gibi, yalanlar, uyduruk senaryolar, abartmalar, komplo teorilerinden ibaret Hakika adlı site bir adım ilermiş ve ajans ilan edilmiş! Palavralara bakıldığında neredeyse İsrail’in tam bir savaş açıp, ordularını harekete geçirip Suriye’yi yerle bir ettiği sonucuna ulaşılıyor.

SONUÇ:

İsrail’in ilk saldırısının Suriyeli mücahitlerin Golan tepelerindeki Esed düşman hedeflerini ele geçirmesinin hemen akabinde gerçekleştiği biliniyor. İsrailli askerler ile burun buruna gelen Özgür Suriye Ordusu ve mücahitlerin Golan’daki Esed hedeflerini ele geçirmemesi için ilk saldırı yürütülmüştü. İran-Şii medyası bunu beceriksiz bir şekilde Esed rejiminin lehinde kullanmaya çalışmıştı.

İkinci saldırı için de aynı şey iddia edilmişti; sözde füze veya mühimmat dolu konvoy Hizbullah’a götürülürken İsrail tarafından vurulmuştu? Böylesi bir palavranın da gerçekçi olmadığı; zira 1982 yılında İran tarafından kurdurtulan bu paravan Şii terör örgütüne 40 yıldır Esed rejimi üzerinden mühimmatın gittiği biliniyor. Eğer İsrail vurmak isterse çoktan Beka vadisi başta olmak üzere Hizbullah noktalarını vururdu. Oysa İsrail’in vurduğu noktaların da Özgür Suriye Ordusunun ele geçirdiği veya geçirmek üzere olduğu önemli stratejik Esed rejimine ait noktalar olduğu biliniyor.

Üçüncü ve son saldırı ise şimdiye kadar tam olarak İsrail tarafından yapılıp yapılmadığı doğrulanmadı. Doğrulayabilecek bir kaynak da şu aşamada mümkün görünmüyor. Doğrulansa bile bu durum Esed rejiminin en büyük müttefiki olan İsrail’in yine Esed’in çıkarına yaptığı bir stratejik adım anlamına gelmektedir. Suriyeli direniş kaynakları da bu noktaya işaret ederek devrimin başarılarıyla gittikçe köşeye sıkışan Esed rejimini kurtarmak için ABD-İsrail-İran senaryosunun bir parçası olarak değerlendiriyor bu saldırıyı. Çünkü Şam’ın göbeğindeki Genelkurmay binası, askeri hava istihbarat, cumhurbaşkanlığı sarayı, meclis ve benzeri birçok stratejik noktayı direniş son bir yıldır defalarca vurdu. Yüzlerce general, üst düzey subay ve düşman hedefi başarılı operasyonlarla ortadan kaldırıldı, esir alındı.

Şam’ı çevreleyen Guvta bölgesi başta olmak üzere 18 hava savunma üssünün tamamı direnişçilerin eline geçerken, yaklaşık yarım senedir Şam uluslararası havalimanı kuşatma altında. Buraya uçakların inişi, kalkışı ve hareketine izin verilmiyor, dahası havalimanına giden otoyollarda da Özgür Suriye Ordusunun kontrolü söz konusu. Bunun en bariz örneği son bir yıl içerisinde sözde Esed rejimi ile resmi görüşmeye gelen İranlı yetkililer, Lahdar İbrahimi dahil üst düzey şahsiyetlerin hiçbirinin resmi törenle, uçaklarla veya konvoy şeklinde görüntüsünün, videosunun alınamaması gerçeği.

EHDAV adlı paravan İran kuruluşunun başkanı Ali Yeral adlı fanatik Caferi din adamının Şebbiha terör unsurlarının yardımlarıyla, Suriye muhaberatıyla işbirliği içerisinde organize ettiği CHP heyetiyle Esed arasındaki görüşme de sahadaki bu gerçekliğin bir işareti. Sonrasında Ulusal Kanal adlı marjinal grup için ayarlanan Esed röportajı da hep gizlice, el-Kasab sınır kapısından Lazkiye gibi sahil şeridinde gerçekleştirilen görüşmeler! Sözde devlet başkanı ünvanı verilen Esed rejimi küçük bir tv kanalından, İran meclis başkanı Ali Larica’ni ile görüşmesine kadar bulunduğu inden dışarı çıkamamış, bu kişilere kırmızı halı serilememiş, resmi şekilde ağırlanamamıştır, ağırlanmalarına imkan yoktur.

Çeşitli Arap ülkeleri ve örgütleri saldırıyı kınarken, bunların en başında İran ve uydusu örgütlerin geliyor olması Suriye’deki katliamlarda Esed-İsrail ittifakını daha aleni hale getiriyor. Her iki güç de Suriye halkını, Suriye’nin altyapısını ve ülkeyi yıkmak için açık ittifak içinde hareket ediyor. Bu şer güçlerinin derin ittifakına rağmen mevziler kazanan Suriye İslami-Milli direnişin İsrail’in vurduğu iddia edilen askeri noktaları çok yakın bir zamanda ele geçireceği biliniyordu. Özgür Suriye Ordusu kaynakları ve stratejistler özellikle bu noktaya işaret çekiyor. Arap ve Müslüman kamuoyunun hissiyatını uyandırarak Nusayri-Şebbiha Esed azınlık rejimine nefes aldırmaya matuf bu saldırının zamanlamasına dikkat çekiliyor. Scud ve (İran yapımı) Fatih 10 adlı füzelerin, askeri mühimmatın bulunduğu iddia edilen stratejik noktaların vurulmasının arkasında bunların İslami hareketlerin liderliğindeki Suriye direnişinin eline geçilmesinden duyulan şiddetli korku olduğu kaydediliyor. Oysa bu silahların tek bir tanesi 40 yıldan bu yana tek bir İsrail hedefini vurmamışken, on binlerce füze, roket, beyaz fosfor silahı ile Suriye şehirleri yerle bir edildi!

İsrail lobisinin Amerika’da yaptığı yoğun çalışmalar Esed rejiminin bekası, Suriye direnişine ne olursa olsun silah ambargosunun devam etmesi yönünde cereyan ederken, İsrail işgal devleti ise en üst ağızlardan yaptığı açıklamalarda Esed rejiminin kendileri için tehdit olmadığını, Suriye’de devrim sonrası iktidara İslami hareketlerin gelme ihtimali bulunduğunu söyledi. Mart 2011 tarihinden bu yana yürütülen siyaset de Esed rejiminin çıkarlarına hizmet eden bir siyasetten başka bir şey değil.

İsrail ve Türkiye arasında büyükelçi ataması hazırlığı

Mavi Marmara özrü sonrası iki ülke arasında büyükelçi atamalarının 2 ay içinde yapılması bekleniyor.

BÜYÜKELÇİLER İKİ AY İÇİNDE ATANACAK

Milliyet’in haberine göre; Türkiye’nin ikili ilişkilerde normalleşme için öne sürdüğü üç şarttan biri olan tazminat konusunun anlaşmaya bağlanmasıyla en geç iki ay içinde büyükelçi atamaları yapılacak. Tazminat görüşmelerinin, Başbakan Erdoğan’ın 16 Mayıs’taki ABD ziyareti öncesi İsrail’de yapılacak bir toplantıyla karara bağlanması bekleniyor. Alınacak karar, ikili anlaşma haline getirilecek. Hükümet tarafından onaylandıktan sonra Meclis’e sunulacak anlaşmaya, İsrail aleyhine açılan tazminat davalarının düşmesini sağlayacak özel bir madde eklenmesi gündemde. Meclis’ten geçerek uluslararası bağlayıcılık kazanacak anlaşma neticesinde, mahkemenin İsrail aleyhine açılan davaları yürütme yetkisi ortadan kalkacak.

SURİYE KONUSUNDA İŞBİRLİĞİ

Normalleşme sürecinin hız kazanmasının ardından, yaz aylarında iki ülkenin Suriye meselesinin çözümü için işbirliği içinde olacağı öğrenildi. Alınan bilgiye göre, Suriye’deki gelişmeleri yakından takip eden İsrail istihbaratı, Milli İstihbarat Teşkilatı ile bilgi paylaşımında bulunuyor. Kimyasal silahlar konusunda hassas davranan İsrail’in, iç savaşın sona erdirilmesi için Türkiye ile görüş alışverişinde bulunduğu iddia edildi.

AKP-PKK-ABD-İsrail işbirliğiyle Büyük Ortadoğu Projesi işliyor ! İşte son hamleleri !

Kahpe çetesi PKK’nın Kandil’deki sözde lideri Karayılan’ın "8 Mayıs’tan itibaren çekliyoruz" açıklamasının yankıları bölge ülkelerinde de hissediliyor.

Özellikle Irak, İran ve Suriye AKP’nin PKK-Öcalan-BDP üçgeninde yürüttüğü "süreç"i yakından takip eden ülkeler. Çünkü PKK’nın "silah bırakmadan" çekilecek olması bu ülkeleri yakından ilgilendiriyor.

Nitekim PKK’nın İran kolu olan PJAK’ı kendi ülkesinden silen İran yönetimi dün Tahran Radyosu’nda önemli bir değerlendirme yayınladı.

Ancak Büyük Ortadoğu Projesi’nin kirli tezgahını deşifre eden bu değerlendirme Türk Medyasında fazla yer bulmadı.

*Haber Fedai *olarak bu değerlendirmenin öne çıkan kısımlarını paylaşmak istiyoruz:

*AKP-PKK UZLAŞMASI BOP İÇİN!*

PKK, nasyonal sosyalist ve etnik milliyetç ideolojiye sahiptir. Bu nedenle ABD ve AB tarafından desteklenmektedir.*PKK yetkilileri, daha önceleri de kendilerini desteklemeleri halinde ABD’nin büyük Ortadoğu planına destek vereceklerini ilan etmişti. PKK ile AKP uzlaşısında; ABD ve AB etkin bir rol oynadı. *Batılı güçler bir taraftan PKK’yı terör listesine alıp, diğer taraftan Ankara hükümetini PKK ile uzlaşmaya zorluyorlardı. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK terör örgütü elemanlarının silahları bırakıp geri çekileceklerine ilişkin

sözleri boşa çıktı. PKK; özgürleşme ve demokratikleşmekten söz ediyor, fakat Kürt bölgelerinde kendinden başka bir örgütlenmeye izin vermedi ve diğer muhalefeti ve özellikle PKK muhalifi Kürtler’i ortadan kaldırdı. Abdullah Öcalan’ı da ‘Kürt halkı önderi’ ilan ederek, diğer Kürt liderleri tanımadığını gözler önüne seriyor.

*PKK UZANTISI PYD SURİYE’DE ESAD’A KARŞI GÜÇLENDİRİLİYOR*

KCK’nın ‘Batı Kürdistan-Rojova’ dediği bölgede, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan Krallığı’nın desteğindeki terör örgütü ‘Özgür Suriye Ordusu’, Barzani denetimindeki Kürt Konseyi ve PKK uzantısı PYD’nin işbirliği ve ittifakıyla Suriye ordusuna karşı özerkliğe kavuşmuştur.

*AMAÇ EMPERYALİZMİN ÇIKARLARI İÇİN ORTADOĞU’YU PARÇALAMAK!*

PKK; 4 parçadan söz etmekte ve bölge ülkelerini işgalci ve sömürgeci devletler olarak nitelendirip, ‘Büyük Kürdistan’ hayalini kurmaktadır. Bu ham hayal bölge ülkeleri ve milletlerine özgürlük, demokrasi, kardeşlik getiremeyeceği gibi, Kürt-Arap, Azeri-Kürt, Türk-Kürt, Kürt-Fars, İslamcı Kürt ile laik ve aşırı milliyetçi Kürt çekişme ve çatışmasını yaratacak ve ABD ile gerçek sömürgeci ve emperyalist batılı güçlerle Siyonist rejim lehine Ortadoğu’yu parçalama planını gündemleştirecektir. ABD ve AB ile NATO bölge ülkelerini parçalama ve

denetim altına almak için Kürtler üzerinde kirli bir oyun başlatmış, PKK gibi etnik milliyetçi ve sol söylemli bir grubu kullanmaya çalışıyor. ABD ile batılı işgalci ve emperyalist müttefikleri İslam birliğini engellemek, bölge milletlerine etnik milliyetçilik ve laiklik dayatmaya çalışıyor.

AKP Hükümeti, diğer taraftan PKK’yı Suriye merkezi hükümetine ve bölge ülkelerine karşı kullanmaya çalışıyor. Nitekim PKK uzantısı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) üyesi Aysel Tuğluk, PKK-PYD’nin Suriye’de savaş başlattıklarını, yakında PEJAK-PKK’nın İran’a karşı savaş başlatacaklarını ileri sürdü.

*AKP PKK İLE BAŞKANLIK İÇİN ANLAŞTI*

AKP hükümeti ayrıca PKK’nın desteğinde Erdoğan’ın başkanlık sistemini Türkiye’de kurmaya çalışıyor. Nitekim Abdullah Öcalan Türkiye’de başkanlık sistemine ve Erdoğan’ın devlet başkanı olması planını desteklediğini bildirdi.

HABER FEDAİ – Kutalmış TURAN

Diyarbakır’ın yarın İsrailli ziyaretçileri var

diyarbakirin-yarin-israilli-ziyaretcileri-var-2804131200_m.jpg

İsrail’de Kudüs yakınlarındaki Mevasseret Tsiyon yerel yönetimi başkanı Arie Şamam ve beraberindeki kısıtlı heyet, Diyarbakır Sur Belediye Reisi Abdullah Demirbaş’a ve Diyarbakır Belediye Reisi Osman Baydemir’e dostluk ziyaretinde bulunacak. İsrail heyeti ilk tanışma ziyareti için 3 kişilik küçük bir grupla Türkiye’ye gelecek.

Mevasseret Tsiyon toplam 27 bin nüfuslu küçük ama oldukça eski bir tarihe sahip bir Yahudi yerleşim merkezi. Tevrat’taki Yeoşua ve Yeşayahu kitaplarında adı geçmekte. Konumu nedeni ile yüksekte olan yerleşim birimi tarih boyunca stratejik önem arzetmiş olup gerek Romalılar Bizanslılar ve Osmanlılar döneminde şehir Yahudi şehri özelliğini korudu.

KÜRT YAHUDİLERİ

Mevasseret Tsiyon aynı zamanda Kuzey Irak’tan İsrail’in kuruluşu esnasında göç etmiş olan ve kendilerine “Kürdistan Yahudileri” diyen yaklaşık 7 bin kadar Kürt Yahudisi ikamet ediyor. Bu bir anlamda şehrin rengini de ortaya koyuyor.

yair_romah.jpg

YAIR ROMAH

Arie Şamam beraberinde yerel Yönetim Naşkan yardımcısı Haviv Levi ve Eğitim ve Spor İşlerinden Sorumlu Bölüm Şefi Yair Romah ile birlikte yarın sabah (29 Nisan) İsrail’den Türkiye’ye uçacak. Haviv Levi Kuzey Irak’taki DUHOK şehrinden, Yair Romah ise SANDAR şehrinden Türkiye’ye gelecek.

arie_shamam.jpg

ARIE SHAMAM

Arie Şamam ile yaptığım görüşmede gerçek barışın halklar arasında yapılabileceğini ve gerek Türk gerekse Kürt insanı ile İsraillilerin kaynaşabileceği en uygun ortamı belediyelerin kurabileceğini söyledi. Şamam, bu sayede devlet başkanları veya siyasilerden daha fazla yararlı olunabileceğini vurguladı.

haviv_levi_2.jpg

HAVIV LEVI 2

İki belediye arasında spor -kültür –sanat ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi amacını güttüklerini ve yerinde insanlar ile tanışarak bunun gerçekleştirebileceklerini söyledi.

Rafael Sadi

Odatv.com

İsrail, Mahkum X’in gizliliğini korumaya aldı

İsrail’de cezaevinde ölen "Mahkum X"in ölümüyle ilgili cezaevi çalışanlarına dava açılmayacak

İsrail Adalet Bakanlığı, istihbarat servisi Mossad için çalıştığı öne sürülen ve kamuoyunda "Mahkum X" diye bilinen Ben Zygier’in 3 yıl önce cezaevinde ölmesiyle ilgili olarak cezaevi çalışanlarına dava açılmasını gerekli görmedi.

Olayla ilgili ilk soruşturmanın tamamlanmasının ardından İsrail makamlarının ilgili mahkemeden davayı düşürmesini istediği, Zygier’in ailesininse soruşturmanın derinleştirilmesini talep ettiği belirtildi.

İsrail polisi raporlarında, Zygier’in kaldığı hücrenin gözetiminde ihmal tespit edilmesine rağmen Adalet Bakanlığı, yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle, gardiyanlara dava açılmayacağını bildirdi.

Avustralya’nın ABC televizyonu şubat ayında, hem İsrail hem Avustralya vatandaşı olan Zygier’in İsrail’de gizlice cezaevine konulduğunu ve içeride 10 ay geçirdikten sonra 2010 yılında burada öldüğünü ortaya çıkarmıştı.

İntihar ettiği öne sürülen Zygier ile ilgili haberler, İsrail hükümetinin konuya ilişkin iki yılı aşkın süre sansür uygulamasının ardından olayı aydınlatırken, Avustralya hükümetini de meseleyi bildiğini, ancak gizli tuttuğunu itiraf etmeye zorlamıştı.

ABC’nin daha sonraki haberlerinde, Zygier’in, Avustralya İç İstihbarat Teşkilatı ASIO’ya Mossad’ın çalışmalarıyla ilgili bilgi sızdırdığının anlaşılmasından sonra yakalandığına ilişkin iddialara da yer verilmişti.

Avustralya Dışişleri Bakanı Bob Carr daha sonra yaptığı açıklamadaysa Zygier’in İsrail hükümeti adına çalıştığını ileri sürmüştü.

Carr, Zygier’ın Avustralya pasaportunun İsrail tarafından istihbarat toplama amacıyla kullanıldığının doğrulanması durumunda, bunu "en sert biçimde" protesto edeceklerini söylemişti.

İsrailli istihbarat analisti : Esed, Suriye’de sarin gazı kullandı

İsrail ordusunda istihbaratçı olarak görev yapan Tuğgeneral Itai Brun, Esed’in Suriye’nin birçok bölgesinde kimyasal silah kullandığı iddia etti.

İsrail’in istihbarat kaynaklarına yakın Haretz gazetesi, Brun’ye dayandırılarak internet sayfasında

İsrail ordusunda istihbaratçı olarak görev yapan Tuğgeneral Itai Brun, Esed’in Suriye’nin birçok bölgesinde kimyasal silah kullandığı iddia etti.

İsrail’in istihbarat kaynaklarına yakın Haretz gazetesi, Brun’ye dayandırılarak internet sayfasında yayınladığı haberde, Suriye’de Esed yönetimine bağlı ordunun ülkenin birçok yerinde kimyasal silah kullandığını yazdı. Gazete, İsrail istihbarat analisti Itai Brun’nun, başkent Tel Aviv’deki bir güvenlik zirvesinde yaptığı açıklamada, Suriye yönetiminin ülkenin çeşitli yerlerinde etkin kimyasal silah kullandığını söylediğini aktardı. Brun, açıklamasında Esed yönetiminin kullandığı kimyasal silahın muhtemelen sarin gazı olduğunu illeri sürüyor.

Esed yönetimi, muhalifler tarafından ülkenin birçok bölgesinde kimyasal silah kullanmakla suçlanıyor. Öte yandan BM Güvenlik Konseyi’ndeki bir diplomat, Esed yönetiminin halka yönelik kimyasal silah kullandığını destekleyecek ‘ikna edici’ delilerin BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’a gönderildiğini belirtmişti.

İsrail Türkiye’den özel üs talep edecek iddiası

israilturkiyedenozelust.jpg

İngiliz gazetesi, İsrail’in Türkiye’den Akıncı Hava Üssü’nü isteyeceğini ileri sürdü.

Mavi Marmara saldırısı nedeniyle Türkiye’den özür dileyen İsrail’in, İran’ın nükleer programına karşı Ankara’dan Akıncı Hava Üssü’nün kullanımını isteyeceği iddia edildi. İngiltere’de basılan The Sunday Times gazetesinin haberine göre, tazminat görüşmeleri için dün Türkiye’ye gelen İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Yaakov Amidror, yarın Ankara’daki temasları sırasında bu konuyu gündeme getirecek.

HAVA SAHAMIZI DA İSRAİL JETLERİNE AÇMAMIZI İSTEYECEKLER

Habere göre Amidror, Akıncı Hava Üssü ve eğitim tesislerinin kullanımının yanı sıra Türk hava sahasının İsrail uçaklarına açılmasını da talep edecek. İsrail karşılığında Ankara’ya gelişmiş füze ve istihbarat teknolojisi sistemi vermeyi teklif edecek. İsrail savunma şirketi Elop tarafından geliştirilen söz konusu sistem içinde, anti balistik füzeler ve gece-gündüz fark etmeksizin her türlü hava koşulunda çalışan üst düzey bir gözetleme teknolojisi de yer alıyor. Gazeteye göre Amidror’un teklifleri arasında Elta şirketinin geliştirdiği bir elektronik savaş sistemi de bulunacak.

96’DA YAPILAN ANLAŞMA ÇERÇEVESİNDE YAPILACAK

İsrail’in Akıncı Hava Üssü hakkındaki talebini, 1996 yılında yapılan bir anlaşmanın tekrar yürürlüğe konulması çerçevesinde yapacağı belirtiliyor. Türkiye ve İsrail arasında 1996’da yapılan söz konusu anlaşma, İsrail hava kuvvetlerinin Türk hava sahası içerisinde eğitim alabilmesine ve Akıncı Hava Üssü’nü kullanabilmesine izin veriyordu. Karşılığında Türk pilotları da İsrail’in Negev çölündeki tesislerinde eğitim almışlardı.

”İRAN’A BASKIYI ARTIRIR”

Gazeteye konuşan bir İsrailli savunma yetkilisi, Türkiye ve İsrail’in İran’ın nükleer programı ve Suriye’deki iç savaş konusunda ortak endişeleri paylaştığını belirterek, bir uzlaşma sağlanabileceğini söyledi. Gazete, Akıncı Üssü’nde konuşlanmasının "İsrail’e bölgedeki stratejik varlığını ve İran’a baskıyı artırma fırsatı vereceği" yorumunda bulundu.

DIŞİŞLERİ’NDEN AÇIKLAMA

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Gümrükçü, AA muhabirinin konuya ilişkin sorusuna verdiği cevapta, "Bu haberlerin gerçekle hiçbir alakası yoktur" ifadesini kullandı.

akincijetussu8656.jpg

1950’DE ABD’YE TAHSİS EDİLMİŞTİ

Eski adı Mürted Hava Üssü olan Akıncı Hava Üssü, Ankara’nın Kazan ilçesi yakınında yer alıyor. 1’inci Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı bünyesindeki bu hava üssünde 4’üncü Ana Jet Üs Komutanlığı bulunuyor. Üssün yanıbaşında TUSAŞ-TAİ’ın uçak imalat ve bakım merkezi bulunuyor. Burada F-16/C ve D uçakları üretiliyor. Akıncı, 1950’de ABD’ye tahsis edilmişti. 1965’te, ABD’nin 1964-67 arasında Avrupa’daki nükleer bombaların bakımından sorumlu olan 7393. Mühimmat Destek Filosu, bu üsse yerleşmişti. 1995’te Soğuk Savaş’ın sona ermesinden dolayı ABD’nin Avrupa Hava Kuvvetleri Komutanlığı bazı askeri üslerin kapanacağını açıkladı. 1996’da, üss, Türk Hava Kuvvetleri’ne devredildi. Üste depolandığı iddia edilen 20 adet nükleer bombanın, İncirlik’e taşındığı belirtiliyor.

YÜKSEK STRATEJİ TÜRKİYE

strateji, istihbarat, güvenlik, politika, jeo-politik, mizah, terör, araştırma, teknoloji

Fight "Gang Stalking"

Expose illegal stalking by corrupt law enforcement personnel

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.