Günlük arşivler: Nisan 26, 2013

Ergenekon savcısı Akkaş, Dink davasını baştan ele alıyor

Agos Gazetesi Genel yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili yürütülen soruşturma sil baştan ele alınıyor.

DHA – Hrant Dink cinayetinin ardından 20 sanık yargılandı. Yaklaşık 5 yıl süren davada 20 sanıktan bazıları çeşitli oranlarda cezalara çarptırılırken, bazıları da beraat etti.

SORUŞTURMA SAVCISI 2007 YILINA DÖNDÜ

Son olarak soruşturma dosyası Ergenekon savcısı da olan Muammer Akkaş’a verildi. Terörle Mücadele soruşturmalarında görevli savcı Akkaş, cinayeti baştan ele aldı. Cinayetin işlendiği 2007’nin öncesine kadar incelemeler yapan savcılık, cinayet hakkında bilgisi olacağı düşünülen yeni isimlere ulaştı.

POLİS VE JANDARMA GÖREVLİLERİNİN İFADESİ ALINDI

Bu isimler özellikle, cinayeti azmettirdiği iddia edilen Yasin Hayal ile tetikçi Ogün Samast’ın yaşadığı Trabzon bölgesindendi. Savcılık geçtiğimiz günlerde cinayet ile ilgili aralarında polis ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 10 kişinin ifadesi alındı. ‘Bilgi sahibi’ sıfatıyla ifade veren bu kişilere, ‘Ogün Samast, Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in’ bağlantıları ve Trabzon’dan İstanbul’a gelişleri hakkında sorular’ yöneltildiği öğrenildi.

ESKİ İSİMLERİN İFADESİ YENİDEN ALINACAK

Bu ifadelerin ardından savcılık yeni bir karar aldı. Yeni süreçte ortaya çıkan gizli ve açık tanık ifadeleri ışığında soruşturmadaki eksik noktaları tespit eden savcılık, eski sanıkların ifadesini almaya karar verdi. Savcılık, kasten adam öldürmek suçundan 21 yıl ceza alan Ogün Samast, ‘Tasarlayarak adam öldürmeye azmettiricilikten’ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Yasin Hayal, ‘Silahlı terör örgütü yöneticisi olma, tasarlayarak adam öldürmeye azmettirme’ suçundan beraatına karar verilen Erhan Tuncel, cinayete yardım ettikleri gerekçesiyle 12’şer yıl hapis cezası alan sanıklar Ersin yolcu ve Ahmet İskender’in de aralarında bulunduğu bazı eski sanıkların ifadesinin yeniden alınmasına karar verildi. Bu isimlerin önümüzdeki günlerde ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadesinin alınmasına başlanacak.

NACİ BEŞTEPE : BUGÜN 25 NİSAN, NASIL DA UTANIYOR TÜRK OLAN İNSAN

BASIN-banner.jpg

Dün 25 Nisan’dı.
Türk tarihindeki önemli bir olayın yıl dönümüydü.
Çanakkale Zaferi’nin 98 inci yılıydı.
Çanakkale’de düzenlenen törenler medyada yer almadı bile.
Tören yerine, törende ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) denen muhaliflerin bayrağı göndere çekilmesi haber oldu.
Uluslararası anlaşmalarla tanınmış Suriye Devleti yerine, bir muhalif grubun, emperyalizme hizmet eden çetenin bayrağı.
Çeken kim?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkilileri.
Suriyeliler de PKK bayrağı çekerse ne deme hakkınız olur?
Bunu yapanlar için önemli değildir, tepki de göstermezler.
Kendini Türk hissedenler için ise,yapılan utanç duyulası bir davranıştır.

PKK Kandil’de uluslararası gösteri yaparken Ankara’da MGK toplandı.
Eş zamanlı.
Kararda, ” Halkın huzur ve güvenliğini temin amacıyla sarf edilen çabaların kalıcı netice vermesi için alınması gereken ilave tedbirler değerlendirilmiştir.” deniyor.
“Halk” ifadesi yerine PKK dense daha doğru olurdu.
Daha güzeli, tüm terör örgütleri ile mücadele kararlılığı vurgulanıyor.
(TSK, BALYOZ, ERGENEKON, 28 ŞUBAT ve CASUSLUK Davalarının tutukluları kastediliyor olmalı, terör örgütleri olarak.)
Dalga geçer gibi.
Bu kararlılığa selam durulur ancak.

Selam sana AKP’nin Cumhurbaşkanı, selam sana BOP Eş başkanı Türkiyeli ve selam sana Türk askerinin komutanı.
Türk insanını utandırdığınız için.

Kandil’de, PKK aktivist Sivil Toplum Örgütü’nün(!) dağ dinlenme tesislerinde, üst araması ve huzur içinde yenen öğle yemeğini takiben yüzlerce medya mensubu iki numaralı aktivistin(!) gösterisine katıldı.
Eşkıya’nın dediklerini ve düşüncelerimi aktarayım.

Türk Devleti ile bebek öldürmedeki önderleri Öcalan’ın yaptıkları müzakereler sonucu alınan kararı açıkladığını ilan etti dünyaya.
“PKK ile görüşen şerefsizdir” diyenlerin görüştüğü ortaya çıkmış, ŞEREFSİZ sözünün adresi belli olmuştu.
” Müzakere etmiyoruz, görüşüyoruz ” sözünün de ipliği pazara resmen sürüldü.
Türk medyası ve muhalefeti söyleyince esip-gürleyenlerden tık yok.
Oldu mu size iki ayrı resmi güç. Adam haksız mı PKK TERÖR ÖRGÜTÜ değildir derken?
Kim siyasallaştırdı?
İster dayan, ister utan.

Kürt ve Türk halkı diye Türk ulusunu da ikiye böldü.
“Kürdistan” adını leblebi gibi kullandı.

PKK’yı “gerilla olarak tanımlayarak eşkıyalıktan çıkardı.
Güney Kürdistan’a çekileceklerini ve bunu Irak’ın kabul ettiğini söyleyerek PKK’nın uluslararası resmi tanınmışlığını açıkladı.

“Çekilme ile ilgili gizli anlaşmaların yapıldığını” ağzından mı kaçırdı, özellikle mi söyledi anlaşılamadı.
23 Nisan Resepsiyonu’nda, KKK . Org. Kıvrıkoğlu; ” Bölgede hacim ve güç olarak azalma olmamıştır” demişti.
Bu sözü “çekilme yok” anlamında kullandı diye düşünmüştük.
Oysa açık bir anlamı daha varmış;
” Bölgeden değil, çekilme yollarından çekiliyoruz. Böylece gücümüz azalmadan teröristin çekilmesini zorlaştıranlarla mücadeleye devam ediyoruz!” demek istemiş.
Biraz geç anladık.

Türk ordusunun müdahalesi halinde çekilmeyi durduracaklarını ve misillemede bulunacakları tehdidini eksik etmedi.
TSK ne ki? En büyük PKK! RTE’nin muzaffer kahramanı.

Koruculuk ve Özel tim gibi savaş yapıları kaldırılmalıymış.
Emriniz olur. Ne dediniz de Tayyip ağanız yapmadı?

Anayasa ile, Kürt halkının varlığı ve özgürlüğü kabul edilmeliymiş.
Sorun yok. Dört parti oturmuş gece-gündüz çalışıyor zaten. Olmadı, BDP(PKK)-AKP gereğini yapacak. Açıkladı Eş başkan.
Özerklik çalışmaları da hız kazandı. İspanya modeli gündemde.

Önder APO dahil herkes özgür olmalıymış.
Bu ananızın ak sütü gibi helal size. 40 bin canın sizin özgürlüğünüz yanında lafı mı olur?
Siz, şu ulusalcı askerler ve aydınlar gibi AKP ve RTE’ye hiç zorluk çıkarmıyorsunuz ki.

Bunlar gerçekleşince silahları bırakacaklarmış.
Yapmayın canım! Size silah bırakmak yakışır mı? At-avrat-silah demiş atalarımız. Kimin ataları derseniz, boş verin.
Daha Ortadoğu’da yapacağınız çok hizmetler var.
Sınırları değişecek ülkeler.Özgürleştireceğiniz ülkeler. Kuracağınız devletler var..
Silahlarınızı bırakırsanız üzülürüz.
RTE, ” Bizim buralara gömün dedim, gömmediler, gittiler taa nerede bıraktılar” der, kahrolur.
Genelkurmay Başkanı da, Kuvvet Komutanları da üzülür.
“Biz o kadar tedbir aldık. Konusu suç olan emirleri bile uyguladık. Sağ-salim, silahlı olarak sınır ötesine çıkardık. Emeklerimiz boşa gitti” diye yakınırlar.

Dün 25 Nisandı.
Kendini Türk hissedenler çok utandı.
Koca bir ulusun aşağılanmasına göz yumanlar adına, şahsi ve cemaat çıkarları için ülkeyi pazarlayanlar adına, Vatan savunması görevini savsaklayanlar adına çok ama çok utandı.
Utanması gerekenler toplantıdaydı.

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

İLK KURŞUN

HİLMİ TAŞKIN : Ulusalcılar ve Yenilikçiler

hp_8b793244-a951-43b4-8c6c-39dc9e4894d6_4_BD2515A5-075E-4EE7-9D0D-F03549F1C670.jpg

Kimi çevreler CHP içinde bilinçli olarak ayrışma yaratmaya çalışıyor. Bu ayrışmada iki grubun varlığı dillendiriliyor.

‘Ulusalcılar’ ve ‘yenilikçiler’

Gülseren Onanç ve Dilek Akagün Yılmaz’ın ismi etrafında bu tartışmalar yine sıcak gündem oluşturmaktadır.

AKP iktidarının başlattığı “İmralı süreci” ya da “çözüm süreci” olarak isimlendirilen çalışmalar da bu ayrıştırmada etkili olmaktadır.

Ya da bu ayrıştırma ile CHP’yi de sürece katma adına çaba harcanmaktadır!

CHP içinde kendilerine “yenilikçiler” adı verilenler, iktidarın başlattığı sürece destek verilmesinden yanadır!

Bu sürece destek verilmemesini savunanlar ise “ulusalcı” olarak yaftalanmaktadırlar. “Yenilikçiler” olarak isimlendirilen kişilerin çoğunun CHP’ye son dönemde katılmış olmaları da düşündürücüdür.

Bu isimlerin geçmişte CHP’ye oy verip vermediği bile tartışmalıdır.

Kimin önerisi ile kimin daveti ile partiye geldiler!

Hemen de PM üyesi oldular…

Genel Başkan Yardımcılığı görevlerine getirildiler… Genel Başkan Yardımcılarını PM içinden Genel Başkan seçmektedir.

O zaman Kılıçdaroğlu için de “yenilikçi” demek gerekiyor. Partiye de Y-CHP denilmesinin nedeni budur!

Süheyl Batum ve Birgül Ayman Güler gibi isimlerin Genel Başkan yardımcılığı görevlerinden alınmasının da, “yenilikçi” yapılanma amaçlı olduğu söylenebilir.

Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçildiği son kongre ile parti içinde ve örgüt üzerinde gücü arttı.

Bu güç ile de “yenilikçi” isimler daha etkin görevlere getirildiler…

Gidişatın bir göstergesi olarak şu da söylenebilir. Gelecek seçimlerde “ulusalcı” isimlerin listelere girme şansı yoktur!

Ve hedef Y-CHP’yi kurma sürecini tamamlamaktır.

Küresel güçler ülkemizde amaçlarına ulaşmak için siyaseti yeniden yapılandırma gayretine düşmüşlerdir.

CHP’ye yönelik “kaset skandalı” bilinçli olarak yapılmıştır.

Bu operasyon ile CHP’nin Y-CHP olması için düğmeye basılmıştır. Sözde “yenilikçi” kadrolar ile parti köklerinden ve ilkelerinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.

“Yenilikçiler” olarak isimlendirilenlerin çoğunun yakasında ‘altı ok’ vardır ama kafasında ‘altı ok’ yoktur.

Ya da; ne yakasında vardır ne de kafasında…

Ama CHP’de üst düzey yöneticidirler!

Bu üst düzey yönetici veya vekil olan “yenilikçi” kadroların söylemleri geçmişte kamuoyunda çok tartışıldı.

Nedense kimse bunlara dokunamadı!

“Yenilikçi” Faik Tünay, “CHP’li değilim ama CHP milletvekiliyim” diyebiliyor! Aynı vekil Fetullah Gülen’e övgüler düzüyor ve milletvekillerini Risale-i Nur okumalarını feyz almalarını söyleyebiliyor.

Bu sözleri nedeniyle kamuoyunda tepki topluyor. Ama parti yetkililerinden ses çıkmıyor!

Deme ki sırtı sağlam…

Gazetelere yansıyan Wikileaks Belgelerinde adı geçen ve kendisinden TR705 kod adıyla bahsedilen kişi deşifre olmasına rağmen Genel Başkan Yardımcılığı görevini sürdürüyor.

Kimse de ona TR705 görevi ile CHP’de parti yöneticiliği görevin çelişiyor, istifa etmen gerekir demiyor. Diyemiyor!

Onunda sırtı sağlam…

Ama bunları kapalı grup toplantısında dile getiren vekil, genel başkan tarafından parti hukukuna aykırı olarak disipline gönderiliyor.

Çünkü dokunul(a)mayanlar Y-CHP’li, Dilek Akagün Yılmaz CHP’lidir. Partisinin köklü ilkelerine sahip çıkmaktadır…

Küresel güç, CHP’yi de “çözüm sürecine” katmaya çalışıyor. “Yenilikçiler” buna dünden razılar. O nedenle Gülseren Onanç, “CHP tabanının %65’i sürece destek veriyor” açıklaması yapıyor!

O nedenle Sezgin Tanrıkulu büyük çaba harcıyor…

“Ulusalcı” dirençten kaynaklı zorluklar nedeniyle, YCHP “çözüm sürecine” gereken desteği veremiyor!. O direnci kırmak için de disiplin silahı çekiliyor.

‘Küsüp gitsinler’ beklentisi ile hareket ediliyor.

Öyle yağma yok…

Kimse ‘dağdan’ gelip bağdakileri kovamaz…

YCHP’ nin, küresel merkezlerin işbirlikçileri aracılığı ile uygulamaya soktuğu “çözüm sürecine” karşı net ve kararlı duramadığı bir gerçektir.

Parti ilkelerine baktığımızda, yaşanan sürece karşı açık tepki göstermesi gerekiyor. Ama sürece destek veren kimi vekiller ve yöneticiler istifa ederler kaygısı ile gereken tepkiyi gösteremiyor!

Sürece “evet” dese bu kez hem ilkelerine ters düşmüş olacak, hem de o zaman da “ulusalcı” denen isimler partiden ayrılacak.

O nedenle CHP’nin durumu sakal-bıyık misalidir.

Bu tavır özellikle batı illerinde CHP tabanında da tepki toplamaktadır. MHP’nin İzmir‘de düzenlediği “Bayrak Mitingi” oldukça kalabalıktı.

Gündoğan Meydanını dolduranların içinde CHP’li olanlarda vardı.

Bunun nedeni, “çözüm süreci” olarak isimlendirilen sürece tepki kadar, CHP’nin ikircikli tavrının da etkisidir.

Bu durum bir tehlikeye de işarettir.

MHP, başta İzmir olmak üzere oylarını artıracaktır.

CHP tabanından kaymalarla AKP, CHP ile olan oy farkını kapatabilir. Bu da İzmir’in kaybına yol açabilir.

Ege Bölgesi “akil adamlarının” özel ve itina ile seçilmiş olmasının bir nedeni de acaba bu mudur?

“Ulusalcı”, “yenilikçi” ayrımı ve yaşanan iç mücadele görüntüsü yerel seçimlerde hüsrana yol açabilir.

Bu yenilgi yeni bir yönetim tartışmasını gündeme getireceği gibi, partinin ikiye bölünmesine de yol açabilir!

Belki de istenilen budur.

Küresel merkezler bu fırsatı kullanarak “yeni anayasa” konusunu mutlu sonla noktalar. Hem de “çözüm süreci” planlandığı gibi sonuçlanır.

Çok dilli, çok kültürlü ve çok bölgeli “demokratik konfederalizm” kurulmuş olur!

CHP, üzerinde oynanan oyunu bozmak zorundadır!

Aynı zamanda ülkemiz üzerinde oynana oyunu da bozmalıdır…

HİLMİ TAŞKIN

İLK KURŞUN

Türker Ertürk : BİRLEŞE BİRLEŞE

kmf9b.jpg

Geçtiğimiz Salı günü, 23 Nisan 2013’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi Yenimahalle/Ankara’da Türkiye çapında çok önemli bir olay vardı. Tam 18 aydır Anadolu’yu karış karış gezen ve işbirlikçi AKP iktidarının sahneye koyduğu iç barışımızı dinamitleyecek olan bölücü Anayasa’yı halka anlatmaya çalışan Milli Anayasa Forumu’nun 2. Kurultayı yapıldı. Burada Forum vites büyüterek Anadolu’nun her tarafından gelen delegelerin oyları ile ülkemizin tüm sorunlarına çözüm üreten bir Milli Merkez haline geldi.

Salonun kapasitesi yaklaşık olarak 1500 ile sınırlı olmasına rağmen 15 bin insanımız Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne çıkarma yapmıştı. Bende oradaydım! İnanın yaşadıklarımı ve gördüklerimi kelimelerle anlatamam. Sağcısı, solcusu ve mütedeyyini ile her kesimden insanımız vardı. Atatürk’te birleşen, ulusal bakış açısına sahip olan, antiemperyalist refleks gösteren ve halen Milli değerlerimize karşı sürdürülen düşmanlığa hayır diyen ve isyan eden herkes oradaydı.
Salon iğne atsanız yere düşmeyecek durumdaydı. Yerler, koltukların araları, koridorlar, salonun dışında fuaye ve kültür merkezinin etrafı hıncahınç vatansever doluydu. Siyasetçiler, aydınlar, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar ve askerler dahil yok yoktu.

Kurultay 1400’de başladı ama saat 1130’da salon tıka basa dolmuştu bile. Programın 1800’e kadar sürdüğünü düşünürseniz, salona 1100’de gelen bir insan neredeyse 8-9 saat yerinden kalkmadan belki de kendi etrafında 360 derece dönme fırsatı bile bulamadan oturduğu yer neresi ise orada kalmak zorundaydı. Tuvalet veya başka bir mübrem ihtiyaç nedeniyle dışarı çıkmayı başaran birisinin aynı başarıyı yerine dönerken tekrarlaması mümkün değildi.

Bindirilmiş kıtalar ve kumanya yok!

Siyaseten deneyimli ve delegelik yapmış farklı partilerden arkadaşlar şimdiye kadar böyle coşkulu ve yüksek katılımlı bir kurultaya veya kongreye tanıklık yapmadıklarını anlattılar. Gördüklerini ve şahit olduklarını inanılmaz olarak tanımladılar.

Bindirilmiş kıtalar yok, avanta ulaşım ve otobüs yok, kumanya yok, susarsan bedava su bile yok. Tüm masraflarını kendin karşılamak zorundasın. Kurultay süresince çektiğin eziyet de cabası.

Bunlar yetmiyormuş gibi bir de salonda bulunan katılımcılardan ve delegelerden yardım için para istendi. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele vermek zordu. Çünkü devlet parası, ihale sözüne karşı müteahhit yardımı ve TESEV gibi Sivil Toplum Kuruluşlarından gelen dolar veya avrolar da yoktu.

Salonu sahneden yani cepheden izlediğimden her şeyi tüm ayrıntısı ile görebiliyordum. Koltukların arasında güç bela yardım kutusu dolaştırılıyordu. Ortam çok sıkışık olduğundan para toplama kutusu her sıraya uzatılamıyordu. İnsanlar itiraz ediyordu ” Niçin bizim sıraya kutu gelmiyor, yardım etmek istiyoruz “ diye. Cami dışında para toplamanın zorluğunu bilenler bunun ne anlama geldiğini çok iyi anlarlar!

İnanın dünyanın en iyi pop sanatçısını getirseniz insanları bu kadar zaman o salonun içinde tıkış tıkış gavur azabı içinde tutamazdınız!

Ama gerek salonun içinde gerekse dışında bulunanlarda azap çekiyor görüntüsü yoktu. İnsanlar mutluydu, coşkuluydu, heyecanlıydı, gözlerinin içi ışıl ışıldı fakat bir o kadar öfkeliydi ve isyan içindeydi.

Daha önce yolları bir noktada kesişmemiş, farklı dünya görüşüne sahip hatta geçmişte aralarında husumet yaşamış insanları bir araya getiren acaba neydi? Hiç şüpheniz olmasın onları birleştiren duygu ve düşünce AKP’ye ve arkasındaki emperyalizme karşı duyulan öfke ve hiddetti. Çünkü buraya gelen herkes farkındaydı ki AKP emperyalizmin taşeronuydu ve Cumhuriyetimizin tüm değerlerine düşmandı.

Gün birlik olma ve birlikte olma zamanıydı

Salon “ Birleşe birleşe kazanacağız “ sloganı ile inliyordu. Gerçekten birleşmekten başka çare yoktu. Gün kavga ve ayrılıkları kaşıma değil birlik olma, birlikte olma zamanıydı. Çünkü emperyalizm çok güçlüydü.

Emperyalizmin ve onun ağababası ABD’nin ha bugün çöktüğü ha yarın çökeceği gerçekçi bir değerlendirme değildi.

Emperyalizm 2002’ye, 2007’ye ve 2009’a göre ülkemiz ve bölgemiz için yaptığı planların gerçekleştirilmesi açısından ciddi mesafeler kaydetmişti. Ergenekon, Balyoz ve Casusluk bu planların operasyonlarıydı. Silivri ve Hasdal zindanları bu emperyal planlara karşı gelişen veya gelişebilecek direnci kırmak içindi.

Emperyalizmin bölgeye yönelik planlarını sekteye uğratabilmek için bölge ülkelerinin ( Türkiye, Suriye, Irak, İran, Rusya ) birlik olması gerekliydi. Ne yazık ki gelişmeler bunun tersiydi.

Emperyalizmin ülkemize yönelik planlarını bozguna uğratabilmek için Millici güçlerin birleşmesi gerekliydi. Bugüne kadar bu da başarılamamıştı. Birleşmeyi engellemek için Meclis’te grubu bulunan partilere operasyon yapıldığı da bir hakikatti.

Milli Anayasa Forumu iken 23 Nisan’da Milli Merkez’e dönüşen bu çatı her geçen gün daha fazla güçlenen birleşmenin umudu ve bu birlikteliğin faaliyet odağı olmuştu. Fakat arkası doldurulmadan yalnızca sözlerle, cafcaflı söylemlerle ve propaganda amaçlı siyasi söylevlerle birleşme sağlanamaz. Olsa olsa hayal kırıklığı olur! Birleşmenin ve her görüşten Millicileri bir araya getirmenin yolu özenli konuşmaktan, birleştirici ve kucaklayıcı davranış biçiminden geçer. Bu nedenle Kurultay’da CHP Milletvekili İsa Gök’ün duygu ve hamasetten uzak olarak yaptığı çözüm ve uyarı içeren konuşmasını çok önemsedim. Bu nedenle Milli Merkez halkın yükselen beklentilerine yanıt verebilmek için en az yedi fırın ekmek yemesi ve bunu çok kısa sürede de becermesi lazım.

Kurultayda çok çok çok sayıda okurum bana gelerek yazılarımı eskisi gibi bitirmemi ve bu şekli sevdiklerini ifade ettiler. Emriniz olur!

Saygılar sunarım.

İLK KURŞUN

Ahmet Takan : Atatürk’ün kurduğu Anadolu Ajansı Kandil’de !..

iha555555.jpg

Bu fotoğraf karesine ve o gün orada olup biten her şeye çok büyük tepkim var. Fakat, beni çok derinden yaralayan bir kareye dikkatinizi çekmek istiyorum. Kanlı terör örgütünün paçavraları altında düzenlenen ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yenilgisinin ilan edilmeye çalışıldığı o kirli masanın üstündeki Anadolu Ajansı logolu mikrofona.

Evet!.. Hainlerin 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı’nın tam ertesine rast getirdiği cerahat akan Kandil inindeki basın toplantısını Anadolu Ajansı da 3 ayrı ekiple izledi. Hem de görüntülü olarak. Aynı günün akşamı da bazı televizyon kanalları AA’nın çektiği görüntüleri hain Murat Karayılan’ın sesinden, logoyu da kullanarak rahatça yayınlayabildi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi haber ajansı, Kandil’i ve oradaki hainleri ve hain yapılanmayı da meşrulaştırdı. Bir bakıma bu devletin resmen tanınması da oldu. Devlet, hainleri muhatap aldığını pazarlık masasına oturduğunu en güzel (!) şekilde somut görüntüleriyle gösterdi.

Sakın!..

Bana, “Ne var bunda habercilik yapıyorlar. AA da haber kuruluşu değil mi?” demeyin!..

Ben de sizi o zaman ta 6 Nisan 1920’ye, Türk’ün milli mücadelesinin sesinin duyurulması için Başbuğ Mustafa Kemal tarafından Anadolu Ajansı’nın kuruluş günlerine götürürüm;

Mondros Mütarekesi’nin ardından İstanbul’u fiilen işgal eden Müttefikler ile Damat Ferit Paşa Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince, yabancılara haber imtiyazı verilerek kurulan Türkiye-Havas Reuter Ajansı’nın yayınladığı haberler, o zamanlar da işgalcilerin, hain işbirlikçilerin borazanlığını yapıyordu. Mustafa Kemal Paşa da bu ajansın uydurma, karışıklık çıkarmaya ve zihinleri bulandırmaya yönelik haberlerinden rahatsızlık duymaktaydı. Milli mücadelenin kahramanları TBMM açılmadan Anadolu Ajansı’nı kurdular ve Mustafa Kemal Paşa kendi imzasıyla bu kuruluşu şu genelge ile duyurdu;

“İslam’ın canevi olan Osmanlı Saltanatı merkezinin düşman işgaline geçmesi, bütün ülke ve ulusumuzun en büyük tehlikeyle karşılaşması sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu’nun giriştiği ulusal ve kutsal savaşım sırasında, Müslüman kişilerin iç ve dış en doğru havadis ile aydınlanmalarının zorunlu bir gereksinme olduğu önemle göz önüne alınmış, bunun sonucu, burada en yetkili kişilerden oluşan bir özel kurul yönetiminde, (Anadolu Ajansı) adı altında bir kurum kurulmuştur. Anadolu Ajansı’nın en hızlı araçlarla vereceği havadis ve bilgi aslında, Temsilciler Kurulumuzun belgeli ve asıl kaynaklarının sonucu olacağı için, bu ajans bildirimlerinin oraca ve özellikle Müdafaai Hukuk örgütümüzce dahi seçilecek caddelere ve toplanılacak yerlere asılması, dağıtımı, dahası bucak ve köylere dek ulaştırılması yolunda, olabildiğince çok yayınlanabilmesi için ivedili düzenlemeler yapılması, sonucundan da bilgi verilmesi önemle rica olunur.”

Kahraman Türklerin kurduğu AA’nın 12 Nisan 1920’de geçtiği ilk haber:

“Devlet Merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli’nin Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda din ve vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alınan haber ve bilgilerin oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğini arz ve açıklamaya yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini, hepinizin vatan ve millet sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz.”

Nereden… Nereye…

Anadolu Ajansı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın kontrolünde. Kurum Arınç’ın talimatı veya izni olmadan Kandil’e ekip gönderemez. Yine Arınç’a bağlı olan TRT de hain elebaşları ile özel söyleşiler yayınlamaya başlarsa hiç şaşırmayın..

Oldu olacak, hain elebaşlarını toparlayıp TRT’de canlı yayına çıkarsınlar. Terör örgütünün kanlı sofrasına oturup kanlı ekmekle midelerini şişiren yandaş medya temsilcilerini de karşılarını oturtsunlar!..

Diyebilecek daha fazla laf bulamıyorum.

İnanın bana!..

Memleketimde gazeteci olarak anılmaktan çok utanır hale geldim…

Yeniçağ

/// ÇOK ÖNEMLİ /// KÜRESEL GÜÇLER GİZLİ TEKNOLOJİLERİNİ TÜRKİYE’DE KULLANIYOR (2.B ÖLÜM )/// ÇOK ÖNEMLİ ///

VİDEO : ZİHİN KONTROLÜ MAĞDURU L. Ö’NÜN AÇIKLAMALARI

VİDEOYU GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN.

***

MK-ULTRA & MIND CONTROL & ZİHİN KONTROLÜ HAKKINDA HERŞEY …

DÖKÜMANLARI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN.

***

ABD ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATINDAKİ GİZLİ OPERASYONLAR

“ABD Ulusal Güvenlik Teşkilatı’na arşı açılan bir dava dosyası, bireyleri kontrol altında tutmak için tasarlanan ürkütücü teknolojileri ve programları açıklamaktadır.”

JOHN ST.CLAIR AKWEI, ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATI’NA (NSA) KARŞI

Aşağıda verilen belge, John St.Clair AKWEI tarafından Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA)’ya karşı Washington’da açılan bir dava dosyasını kapsamakta ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı ile ilgili bilgilerini, Ulusal Güvenlik faaliyetlerinin teknolojilerini ve yurttaşları izlemek için yapılan gizli operasyonları vermektedir.

ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATI’NIN MİSYONU VE YURT İÇİ İSTİHBARAT OPERASYONU

HABERLEŞME İSTİHBARATI

ABD’de ve dünyada tüm elektonik haberleşmenin yurdu kaplaması, ulusal güvenliği temin eder. Ft. Meade, Maryland’deki Ulusal Güvenlik Teşkilatı, 1960’lı yıllardan beri dünyada ki en gelişmiş bilgisayara sahiptir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı teknolojisi özel şirketlerden, akademiden ve halktan gizli olarak geliştirildi ve yürütüldü.

İŞARET İSTİHBARATI

Ulusal Güvenlik Teşkilatı, İşaret istihbarat görevi için, çevredeki şifresi çözülen EMF dalgaları, bilgisayara telsiz olarak kaydetmek ve kişileri vücutlarındaki elektrik akımları ile izlemek için bir bilgisayar programı geliştirdi. İşaret İstihbarat’ı, içinde elektrik akımı bulunan her şeyin çevresine EMF dalga yayan bir manyetik alana sahip olma esasına dayandığı için Ulusal Güvenlik Teşkilatı/Savunma Departmanı, elektriksel aktivitesi olan insan yapısı veya organik her cismi uzaktan analiz edebilen hususi bir dijital araç geliştirmiştir.

YURTİÇİ İSTİHBARATI

Ulusal Güvenlik Teşkilatı tüm ABD vatandaşlarının kayıtlarına sahiptir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı, 50,000’den fazla ajanından herhangi birinin dikkatini çekebilecek ABD vatandaşları içerisinde bilgi toplamaktadır. Bu ajanlar, herhangi bir kişiyi kendiliklerinden izlemek konusunda yetkiye sahiptir.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı her mevkide, “DAİMİ ULUSAL GÜVENLİK ANTİ-TERÖR GÖZETİM ŞEBEKESİNE –AĞINA-“ sahiptir. Bu gözetim ağı tamamen kılık değiştirmiştir ve halktan gizlenmektedir. Amerika’da şahısları takip etme işi Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın elektronik gözetim ağı ile ucuz ve kolayca yürütülmektedir. Bu ağ, tüm BİRLEŞİK DEVLETLERİ kapsar, on binlerce Ulusal Güvenlik Teşkilatı Personelini içerir ve aynı anda yüz binlerce kişiyi izler.

Operasyonların maliyetinin ucuzluğu, operasyon maliyetlerini en düşük seviyeye indirmek için tasarlanan Ulusal Güvenlik Teşkilatı bilgisayar teknolojisi ile sağlanır.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı Personeli, kendi toplumlarında güya halktan biriymiş gibi hizmet verirler ve izlemek isteyecekleri kişiler hakkında istihbarat toplumunu bilgilendirebilmek için, gizli ve yasal işlerde çalışırlar.

Toplumdaki Ulusal Güvenlik Teşkilatı Personeli, genellikle sosyal sahada çalışan, avukat ve işadamı gibi gizli kimliklere sahiptir.

· BAĞIMSIZ OLARAK OPERASYON YAPABİLEN ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATI PERSONELİ TARAFINDAN GÖZETİM İÇİN ARA SIRA HEDEFLENEN VATANDAŞLAR

Ulusal Güvenlik Teşkilatı Personeli, Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın yurt içi istihbarat ağını ve gizli işleri kullanarak, Birleşik Devletler’deki binlerce ferdin yaşamlarını kontrol edebilirler. Bunlar tarafından bağımsız olarak yürütülen operasyonlar bazen kanun sınırlarının ötesine taşabilir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın operasyonları ile yüzlerce habersiz vatandaşa uzun süreli kontrol ve sabotaj yapılmış olması muhtemeldir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı ağı, Birleşik Devletler vatandaşlarına gizli olarak suikast veya hastalıklar, akıl ve ruh bozuklukları olarak teşhis edilebilecek konulara sebep olacak gizli psikolojik kontrol operasyonları yapma yeteneğine sahiptir.

ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATI’NIN YURT İÇİ ELEKTRONİK GÖZETİM AĞI

1960’lı yılların ilk yıllarında dünyada ki en gelişmiş bilgisayarlar Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın elindeydi. Bu bilgisayarlarla araştırılan yeni buluşlar Ulusal Güvenlik Teşkilatı için saklandı. Şu anda Ulusal Güvenlik Teşkilatı mevcut bilgisayar teknolojisinin 15 sene ilerisinde olan nano-teknolojik bilgisayarlara sahiptir.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı, Amerika’da bu teşkilatın ajanlarının şifre çözücülerinin dikkatini çekecek “anahtar kelimelerle” her ortamda bütün haberleşmeleri kontrol eden ve yapay zekalı gelişmiş bilgisayarlar kullanarak, kendilerine rahatsızlık verici bilgiler elde ederler.

BAKINIZ : ECHELON & DIG-INT (TIKLAYIN)

Bu bilgisayarlar, bütün haberleşmeleri verici ve alıcı uçlarda denetlerler. ABD’nin bu rahatsızlık verici haber alma hadisesi Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın “İŞARET İSTİHBARATI” misyonunun bir sonucudur.

Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın elektronik gözetim ağı, tüm elektro-manyetik saha tayfını denetleyebilecek araçların hücreli düzenlenmesine dayanır. Bu cihaz, diğer elektronik savaş programları gibi büyük bir gizlilik içerisinde geliştirildi, yürütüldü ve muhafaza edildi.

İŞARET İSTİHBARATIYLA UZAKTAN BİLGİSAYAR KARIŞTIRMA

Ulusal Güvenlik Teşkilatı, Birleşik Devletler’de satılan tüm kişisel bilgisayarların ve diğer tüm bilgisayarların izlerini muhafaza eder. Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın “ELEKTRO-MANYETİK ALAN SAHA CİHAZI”, monitörden ve güç kaynağından çıkan dalgaları süzerek kişisel bilgisayarların devre tablosundan çıkan radyo frekanslarına ayarlanabilir.

Bilgisayar devre tablosundan çıkan radyo frekanslı yayın, bilgisayardaki dijital bilgiyi içerir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın cihazından çıkan kodlanmış radyo frekansında ki dalgalar, bilgisayar devreleriyle, bilgisayara girebilir ve bilgisayarda ki verileri değiştirebilir. Böylece Ulusal Güvenlik Teşkilatı, gözetim ve anti-terör elektronik savaşı için ülkedeki herhangi bir bilgisayara telsiz modem gibi bir giriş kazanabilir.

BAKINIZ : TEMPEST TEKNOLOJİSİ

Kullandığımız bilgisayarlar internete ya da bir ağa bağlı değilse bilgilerimizin ele geçirilemeyeceğini düşünürüz. Oysa havada yayılan elektromanyetik dalgaları kopyalayarak , ağa bağlı olmayan bilgisayarlardaki bilgileri ele geçirmek de çok zor değil. Bu korsanlığın önüne geçmek TEMPEST yöntemiyle mümkün.

Bilgi casusları, özel frekans tarayıcıları kullanarak 25 ile 100 metre uzaklıklara varan mesafelerdeki bilgisayar ekranlarında yer alan görüntüleri, hatta bilgisayardan yazıcıya gönderilen dokümanları, elektromanyetik dalgaları kopyalayarak ele geçirebiliyor.

Mutfaktaki mikserin veya mikro dalga fırının yaydığı elektromanyetik dalga önemli değildir. Ama sözkonusu alet şifre çözen elektronik bir aygıt veya önemli bilgileri barındıran bir bilgisayarsa bunlardan yayılan elektromanyetik dalga çok önemlidir. Nitekim bu bilgiler bir şekilde havada yayılırken çeşitli cihazlar yardımı ile yakalanıp deşifre edildiğinde, o önemli bilgileri elde etmek çok zor değil.

1950’li yılların başında ABD hükümeti, yaptırdığı araştırma ve deneyler sonucunda elektromanyetik dalgaları yakalayıp tekrar yapılandırılabilen teknolojiyi geliştirmeyi başardı. Ardından özellikle ABD Savunma Bakanlığı’nda önemli verileri aktaran ve kayıt eden aletlerden bu bilgilerin elektromanyetik dalga yolu ile sızmasını engellemek için TEMPEST (Transient Elektromagnetic Pulse Emanation Standard) adını veren teknolojiyi geliştirdi.

TEMPEST Nedir?

TEMPEST, elektromanyetik darbe sızıntı standardı anlamına geliyor. Bu standart; elektronik cihazların elektromanyetik yayınım sınırlarını, zırhlama ve ekranlama standartlarını belirliyor. TEMPEST teknolojisinin amacı, bir bilgisayarın veya herhangi bir elektronik aygıtın çalışması esnasında yaydığı elektromanyetik ışınımların üçüncü bir kişi tarafından alınmasını veya elde edilen işaretlerin işlenerek söz konusu elektronik aygıtın işlediği bilgilere ulaşılmasını engellemek.

Özellikle ABD, İngiltere, Almanya gibi devletler tarafından, askerî ve gizli bilgileri muhafaza etmek amacıyla bilgisayar ve çevre birimleri (yazıcı, tarayıcı, monitör, yedekleme ünitesi vb) ile üretilen bilgilerin, elektromanyetik dalga ile gözlenmesini engellemek için başarıyla kullanılıyor. Bu standardın lisans hakkı, sadece ABD Hükümeti ve NATO tarafından veriliyor. Bugün, dünyada 50 kadar firma, TEMPEST adı verilen bu güvenlik standardına uygun donanım üretiyor.

Elektromanyetik dinleme nasıl oluyor?

Elektronik cihazlarda işlenen işaretler hava yolu ile, elektrik dağıtım şebekelerinden gürültü olarak veya kabloların yüzeylerinden iletilen elektromanyetik dalgalar yolu ile yayılır. Yayılan bu işaretler, geliştirilen özel anten ve elektromanyetik dalga alıcısı cihazları ile toplanarak, uygun bir işleme devresinden geçirilerek (filtreleme, şiddetlendirme, eksik kısımları yeniden oluşturma, sayısal işaret işleme gibi) kullanılabilir şekle getirilir.

HESABI BOŞALTABİLİRLER

Daha iyi anlaşılabilmesi için konuyu örnek bir senaryo ile anlatacak olursak; içi elektromanyetik dinleme aygıtları ile donatılmış (Anten, TEMPEST receive ve sayısal işaret işleme yapabilen bilgisayar) bir kamyonet herhangi bir banka şubesinin yakınına park eder. Dinleme yapabilmek için gerekli düzeneklerini hazırladıktan sonra banka içinde çalışmakta olan herhangi bir memurun bilgisayarının yaydığı işaretleri yakalayarak işlemeye başlar. O anda hesabında yüklü miktarda para olan bir müşterinin işlemlerini yapan memurun ekranındaki görüntülerin kopyasını alan saldırgan kısa sürede emeline kavuşur. Normalde saldırgan bir şekilde ağa bağlanıp da bu bilgileri ele geçirmek için uğraşsaydı işi daha zor olabilirdi. Çünkü banka memurunun bilgisayarındaki bilgiler şifrelenmiş olarak saklanmakta veya ağ üzerinde dolaşmakta olacaktı. Hesap bilgilerini içeren şifreli dosya yakalanmış olsa bile şifreleri çözmek ya imkânsız ya da çok uzun sürecekti.

Soğuk savaşın bitmesinden sonra bütün dünyada bilgi casusluğu boy göstermeye başladı. Bilgiyi ele geçirmek için her türlü teknolojik gelişmelerden yararlanıldı. Artık sadece internete bağlı bilgisayardan bilgi çalmakla yetinmeyen casuslar elektromanyetik dalgalarla yayılan bilgileri de ele geçirmeye başladı. Elektromanyetik dalgaların dinlenebilmesi ile ortaya çıkan bu güvenlik sorunu, sadece savunma sistemleri için değil, özel sektör kuruluşları için de büyük risk oluşturuyor. Bu sistemi kullanan sanayi casusları, rakip firmanın geliştirdiği teknolojileri ele geçirmek için çaba sarf ediyor.

Elektromanyetik dinleme nasıl engellenir?

Sıradan kullanıcıları dinlemek için pahalı bir teknoloji olan elektromanyetik dinleme aygıtlarının bilgileri çalmasını engellemek için özel tekniklerle izole edilmiş TEMPEST uyumlu elektronik aygıtlar kullanılmalı. Çalışılan bina ya da bilgisayar ve elektronik aygıtların bulunduğu veri merkezleri "Faraday Kafesi" içine alınmalı ya da bir iletken zırhı kılıfı ile izole edilmeli. Şebeke toprağı dışında sistem ayrıca topraklanmalı. Yayılan dalgaları gürültü ekleyerek anlaşılmaz kılmalı veya aletlerin çalışma temelini değiştirerek yayılan işaretleri işlenen bilgiden arındırmalı.

Türkiye’de TEMPEST

Türkiye’de ASELSAN ve TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) TEMPEST projeleri ile uğraşıyor. UEKAE elektromanyetik sızıntıları izole edilmiş bilgisayar hatta elektrik prizi bile üretirken, ASELSAN çeşitli askeri iletişim malzemeleriyle, ağ kripto ürünleri geliştiriyor. Bunun yanında Türkiye’nin yurtdışı konsolosluk ve elçiliklerinde kripto aygıtları "Strong Room" adı verilen TEMPEST zırhlı odalarda çalışırken, Genelkurmay Başkanlığı’nın da olduğu yüksek güvenlik gerektiren kurumlarda TEMPEST uyumlu bilgisayarlar yıllardır var.

UEKAE-ETTM tarafından tasarlanan TEMPEST PC MST 401-1 standardının (AMSG 720B eşdeğeri) koşullarını sunmaktadır ve SDIP-27 standardına göre Seviye A cihazıdır. Bu cihaz kullanılarak ÇOK GİZLİ seviyesine kadar gizlilik dereceli bilgi bütün bölgelerde güvenlikle işlenebilir.

ABD hükümeti TEMPEST projesini büyük bir gizlilik içinde yürüttüğü için TEMPEST teknolojisi ve elektromanyetik dalga aracılığı ile dinleme veya bilgi hırsızlığı yapma konularında yeterince ayrıntılı teknik bilgiye sahip olmak şimdilik çok zor.

Tam bu noktada bir tespit yapmakta fayda var. Hatırlarsanız, Eski Deniz Kuvvetleri Komutanımız Sayın ÖZDEN ÖRNEK, bilgisayarından çıkan darbe günlüklerinin “kendisine ait olmadığını” ifade etmişti. Acaba bu günlükler kendisi tarafından yazılmadı ise ne şekilde kişisel bilgisayarına konmuştur ? Bunun araştırılmasında ciddi şekilde fayda bulunmaktadır.

Devam edelim.

GÖZETİM İÇİN İNSANLARDA Kİ EMF’NİN MEYDANA ÇIKARILMASI (KEŞİF)

Bir cismin bio-elektrik alanı uzaktan algılanabilir, böylece cisimler bulundukları herhangi bir yerde denetlenebilirler. Özel EMF cihazıyla Ulusal Güvenlik Teşkilatı, kripto-şifre çözücüleri (EEG’lerden) üretilen potansiyelleri uzaktan okuyabilirler. Bunlar bir kişinin beyin durumlarına ve düşüncelerine kodlanabilir. Bu durumda kişi, uzak bir mesafeden mükemmel olarak denetlenebilir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı personeli, “İŞARET İSTİHBARATI” nın elektro-manyetik tarama ağının kadranında çevirerek, ülkedeki herhangi bir şahsı tespit edebilir ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın bilgisayarları o şahsı 7 gün 24 saat izleyebilir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı, ABD’deki herhangi bir şahsı seçebilir ve onu sınırsız olarak takip edebilir.

ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATI’NIN ELEKTRO-MANYETİK BEYİN UYARILMASINI KULLANMASI

Ulusal Güvenlik Teşkilatı “İŞARET İSTİHBARATI”, “UZAKTAN NÖRAL (SİNİR) DENETİMİ VE ELEKTRONİK ZİHİN BAĞLANTISI” için “ELEKTRO-MANYETİK BEYİN UYARILMASINI”nı kullanmaktadır.

(İyonlaşmayan elektro-manyetik alan) radyasyonu üzerine, nörolojik araştırmayı ve bio-elektrik araştırma ve gelişmeyi içeren 1950’li yılların MKULTRA programından beri, “BEYİN UYGULAMASI” gelişme halindedir.

Elde edilen gizli teknoloji, Ulusal Güvenlik arşivlerinde, “Radyoaktifliği ve nükleer patlamaları içermeyen ve çevrede bulunan bir kaynaktan istemeyerek (kasıtlı olmayan bir şekilde) yayılan elektro-manyetik dalgalardan oluşan bilgi” olarak tanımlanır ve “Işınım İstihbaratı” olarak sınıflandırılır.

İşaret istihbaratı, ABD yönetiminin diğer elektronik mücadele programları gibi, bu teknolojiyi de, gizli olarak yürütmekte ve muhafaza etmektedir. Ulusal Güvenlik Teşkilatı, bu teknoloji ile ilgili mevcut bilgileri denetlemekte ve bilimsel araştırmaları halktan gizlemektedir. Aynı zamanda bu teknolojiyi gizli tutmak için uluslar arası istihbarat anlaşmaları da vardır.

NSA, insandaki elektriksel faaliyetleri uzak mesafeden analiz eden hususi donatıya sahiptir.

NSA bilgisayarında üretilen beyin planlaması, beyinde ki elektriksel faaliyetleri sürekli olarak denetlemektedir. Ulusal Güvenlik gayesiyle NSA, binlerce insanın ferdi beyin haritalarını kaydetmekte ve şifrelemektedir. Elektro-Manyetik alanla “BEYNİN UYARILMASI”, beyin-bilgisayar bağlantısını sağlamak için, mesela askeri savaş uçağında ordu tarafından gizlice kullanılmaktadır.

Elektronik gözetim amacıyla, beynin konuşma merkezinde ki elektrik faaliyetleri, kurbanın sözlü düşüncelerine çevrilebilir. Kulağı devre dışı bırakarak, ses haberleşmesinin doğrudan beyne gitmesini sağlayarak, Uzaktan Nöral Denetim, şifrelenmiş işaretleri, beynin işitme korteksine gönderebilir. NSA ajanları bunu, paranoid şizofreninin ve yada psikozun karakteristiği olan işitsel halüsünasyonları taklit ederek, kurbanların gizli olarak takatini ve direncini kırmak için kullanabilirler.

Kurbanla herhangi bir temas olmaksızın, Uzaktan Nöral Denetim, bir kurbanın beynindeki görsel kortekste mevcut olan elektrik faaliyetlerini planlayabilir ve kurbanın beynindeki tasvirleri (görüntüleri) bir videonun monitöründe gösterebilir.

NSA ajanları, kurbanın gözlerinin gördüğü her şeyi görürler. Görsel hafıza da görülebilir. Uzaktan Nöral Denetim gözleri ve optik sinirleri atlayarak (devre dışı bırakarak), doğrudan görsel kortekse görüntü gönderebilir. NSA ajanları, beynin programlama gayesi için, gözetim altındaki kişi REM uykusunda iken, onun beynine gizlice görüntü yerleştirmek için bunu kullanabilirler.

UZAKTAN NÖRAL DENETİM YAPAN NSA ÖRGÜTÜNÜN YETENEKLERİ

Birleşik Devletler’de, 1940’lı yıllardan beri, İşaret İstihbaratı ağı vardır. NSA’nın FT.Meade’de, kişileri izlemek ve bunların beyinlerinde ki işitsel ve görsel bilgileri tecavüzkar olmayan bir biçimde denetlemek için kullanılan iki yönlü bir Uzaktan Nöral Denetim sistemi vardır.

Bu işlerin tümü, kişiyle fiziki bir temas olmadan yapılır. Uzaktan Nöral Denetim metodu, gözetim ve yurt içi istihbarat için esas metoddur.

Konuşma korteksi – İşitsel korteks bağlantısı, istihbarat toplumu için esas haberleşme sistemi oldu. Uzaktan Nöral Denetim, görsel – işitsel beyin ile beyin arasında veya beyin ile bilgisayar arasında tam bir bağlantıya izin verir.

ULUSAL GÜVENLİK TEŞKİLATI’NIN (NSA) İŞARET İSTİHBARATI – ELEKTRONİK BEYİN BAĞLANTI TEKNOLOJİSİ

NSA – SIGINT (Ulusal Güvenlik Teşkilatı İşaret İstihbaratı) insan beyninden yayılan 5 miliwolt’luk ve 30 – 50 Hz’lik uyandırılmış potansiyellerin şifrelerini dijital olarak çözerek, insan beynindeki bilgileri uzaktan ve tecavüzkar olmayacak bir biçimde denetlemek için özel yeteneklere sahiptir.

Beyindeki nöral hareketlilik değişen bir manyetik akıya sahip olan değişen bir elektriksel özellik yaratır. Bu manyetik akı 30 – 50 Hz’lik ve 5 milimetrelik sürekli bir elektro-manyetik dalga çıkarır. Beyinden gelen elektro-manyetik emisyonda ihtiva edilen şeyler “uyandırılan potansiyeller” olarak adlandırılan enserler ve desenlerdir.

Her düşünce, reaksiyon, motor kumandası, işitsel olaylar ve görsel görüntü için beyindeki bir “uyandırılmış potansiyel” veya “uyandırılmış potansiyeller kümesi” karşılığı vardır. Beyinden yapılan EMF emisyonunun şifreleri, beyninde geçerli fikirler, düşünceler, görüntüler ve sesler haline gelmesi için deşifre edilir ve çözülür.

NSA SIG – INT, bilgileri (sinir sistemi mesajları gibi) istihbarat ajanlarına aktarmak ve gizli operasyon yapılacak kişilerin beyinlerine (onlar tarafından fark edilemeyecek bir şekilde) aktarmak için, bir haberleşme sistemi olarak EMF ile aktarılan Beyin Uyarılması’nı kullanmaktadır.

EMF ile Beyin Uyarılması, sonuçta beynin nöral devrelerinde ses ve görsel olayların oluşması için beyindeki uyarılacak potansiyelleri, kobayları tetiklemek için şifrelenmiş ve pulslanmış karmaşık elektro-manyetik işaretler göndererek çalışır. EMF ile Beyin Uyarılması kişinin beyin hallerini değiştirebilir ve motor kontrolünü etkileyebilir.

İki yönlü elektronik beyin bağlantısı, sesi (kulakları bypass ederek) işitsel kortekse aktarırken ve donuk (belirsiz) görüntüleri, (optik sinirleri ve gözleri bypass ederek), görsel kortekse aktarırken, nöral görsel,işitsel bilgileri uzaktan kumanda ederek yapılır. Görüntüler beyinde sabit olmayan iki boyutlu ekrandaki gibi zuhur eder.

İki yönlü elektronik beyin bağlantısı, CIA – NSA ve diğer müttefik ülke istihbarat servisleri personeli için esas haberleşme sistemi haline gelmiştir. Uzaktan Nöral Denetim (RNM, İnsan beynindeki bio-elektrik bilginin uzaktan denetimi) esas göstim sistemi halini almıştır. Bu Birleşik Devletler İstihbarat Topluluğu ve tüm müttefik ülke istihbarat camiasında sınırlı sayıdaki ajan tarafından kullanılmaktadır.

İŞLEYİŞ TEKNİĞİ

RNM her belirli beyin bölgesinin rezonans frekansının şifresinin çözülmesini gerektirir. Bu frekans, daha sonra beynin bu özel bölgesine bilgi yüklemek için değiştirilir. Değişik beyin bölgelerin tepki gösterdiği (cevap verdiği) frekans 3 Hz ile 50 Hz arasında değişmektedir. İşaret İstihbaratı, sinyalleri bu band aralığında değiştirirler.

(Tablo 1 ‘e bakınız !)

Bu değiştirilmiş bilgi, şuuraltı seviyesinden algılanabilir seviyeye kadar değişen yoğunluklarda, beyine yerleştirebilinir. Her insan tek bio-elektrik rezonans / entrainment frekansları kümesine sahiptir. Bir insanın beynie diğer bir insanın işitsel korteksinin frekansında işitsel bilgiler gönderme, bu işitsel bilginin kavranılmaması sonucunu verecektir.

Davacı George Farquhar, RNM (Uzaktan Nöral Denetim)’den, NSA, Ft.Meade’deki Kinnecome grubuyla iki yönde RNM teması kurarak haberdar olmuştur. (Project Freedom Internet Sitesinin kurucusu)

Onlar, Ekim 1990’dan Mayıs 1991’e kadar davacıyı tedirgin etmek için 3 boyutlu RNM sesini doğrudan doğruya beyinde kullandılar.

Mayıs 91’deki gibi Davacı ile iki yönlü RNM haberleşmeleri vardı ve Davacının yeteneklerini yok etmek maksadıyla ve kendisine karşı son 12 yılda yaptıkları faaliyetler nedeniyle Davacının yetkililere başvurmasını önlemek için RNM’yi kullandılar. Kinnecome grubunun Ft.Meade’de günde 24 saat çalışan, yaklaşık 100 çalışanı vardır. Davacıyı tecrit etmek için Davacıyla temasta bulunan ve beyinleri gizlice dinlenen kişilere de sahiptirler. Bu şimdiye kadar bir vatandaşın RNM ile taciz edilmesi ve bu istihbarat operasyonları metodunu kötüye kullanan NSA personeline karşı dava konusu haline gelinen ilk olaydır.

NSA TEKNİKLERİ VE KAYNAKLAR

Ülkede herhangi bir yerde, herhangi bir mahalde, herhangi bir binada bireyleri sürekli olarak Uzaktan Denetleme / İzleme.

Bu operasyonların ucuz olarak yürütülmesi için getirilen bir sistem NSA tarafından her toplulukta binlerce insanın sürekli olarak denetlenmesini ve takip edilmesini sağlar.

· Uzaktan RNM Cihazları

Nsa’nın RNM donatısı izlenen kişilerin beynindeki uyandırılan potansiyelleri (EEG’leri) uzaktan okuyabilir ve onların verimlerini (performanslarını) etkilemek için sinir sistemi aracılığı ile mesaj gönderebilir. RNM elektronik olarak bireyleri teşhis edebilir ve onları Birleşik Devletler’deki veya müttefik ülkelerin sınırları içerisinde herhangi bir yerde izleyebilir. Bu donatı, bir şebeke (sğ) üzerindedir ve yurt içi istihbarat operasyonları, yönetim güvenliği ve bio-elektrik mücadele durumunda kullanılırlar.

· Metropol Alanlarında Nokta Görevlileri

Her bölgede on binlerce kişi, NSA ve müttefik ülkelerde kendi servislerinin istihbarat ajanlarınca gizli kontrol için teşhis edilen kişileri (bazen bilmeyerek) takip ve kontrol etmek için, mahalle / işyeri nokta görevlisi (Muhbir – Intelligence Network Personel) olarak çalışmaktadır.

Büro dışında çalışan ajanlar, binlerce kişiyi izleyen nokta görevlileriyle (muhbirlerle) sürekli haberleşme içindedirler. Uzak bölgelerde ki ofislerde çalışan NSA ajanları, gözlemlenen kişiyle temas halinde bulunan ve halk içinde tespit edilen herhangi bir kişiyi (RNM’yi kullanarak) anında teşhis edebilir.

· Kimyasal Madde ve İlaçlar Verilmesi için NSA tarafından Evlere Yerleştirilen Plastik Boru Şebekesi

Uyutma gazı ve beyin yıkamaya yardımcı olan ilaçların verilmesi için NSA kişilerin hava kanallarının ve su musluklarına hat döşemek için gerekli alet ve edavata sahiptir. Bu CIA Farmo-Psikoloji’sinin (Psiko-Farmokoloji) bir neticesidir.

· Hususi Birleşik Devletler istihbaratına Kısa Bir Bakış

İnsan beynindeki EEG’leri okuyabilen özel EMF donatısının sabit ağı, dijital bilgisayarlar kullanılarak kişileri teşhis ve takip edebilir. NSA İşaret İstihbarat’ndan gelen EMF (Elektro-Manyetik Alan) sinyaliyle yapılan ESB (Beynin Elektriksel Uyarılması) kişileri kontrol etmek için kullanılmaktadır.

· RF (Radyo Frekansı) yayımının şifrelerini çözerek kişisel bilgisayarların devre tablosundan bilgi toplayan ve bu suretle ülkedeki herhangi bir kişisel bilgisayar telsiz modem tarzı giriş kazanan EMF donatısı.

Bakınız : TEMPEST Teknolojisi

Bu noktada Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Sayın ÖZDEN ÖRNEK’in Darbe Günlükleri ile ilgili olarak kendisinin “Günlükler bana ait değildir” ifadesini hatırlamamızda fayda vardır.

Tüm donatı saklı, tüm teknoloji gizli, araştırmaların hiçbir bölümü, elektronik mücadele araştırmalarında olduğu gibi rapor edilmiyor. Hiçbir surette halk tarafından bilinmeyen yurt içi istihbaratı bu metodunun tam ve mükemmel olarak yürütülmesi, 1980’lerin ilk yıllarından beri devam etmektedir.

EDİTÖRÜN NOTU

Davadan eğer bir sonuç çıkarsa, bunun neticesinin ne olacağını anlamak için Mr.Akwei’ye telefon etmeye çalıştım. Dava ile ilgili ne yapacağı hususunda telefonda konuşamayacağını kesin fakat kibar bir dille anlattı ve telefonu kapattı. Benzer uzunlukta daha sonraki bir konuşmada, kendi adresinin ve telefon numarasının bu makalede açıklanmasını istemediği bilgisiyle sonuçlandı. Eğer herhangi bir gelişme duyarsak size bildireceğiz.

Yukarıdaki makaleden açıkça görülebileceği gibi Birleşik Devletler Güvenlik Teşkilatı, gizli çalışan bir terör örgütünden başka bir şey değildir. Bunların, milyonlarca masum insanın zihinlerini (günlük olarak) kullandıkları gelişmiş teknolojileri, demokratik toplum diye adlandırdığımız şeyin görünen yüzünün arkasında var olan, otoriter ve mütehakkim anlayışlarının kaba bir ifadesidir.

George Orwell’in tahayyül ettiği “DÜŞÜNCE POLİSİ” maalesef bugünün dünyasının bir gerçeği olmuştur. Biz idrak edelim veya etmeyelim, toplumumuzdaki her ferd, bu diktatörlük tavrından olumsuz olarak etkilenmektedir.

Bu Değişmelidir – Değişecektir – Seninle Başlayacak !

George Farquhar

BEYİN KONTROLÜ GERİBESLEME ŞEMASI : EŞİTSİZLİK VE BASKI

Beyin Kontrolcüleri, Personel yardımcılar ve Mahkum İşbirlikçiler

Mobil telefon şebekesi yada mobil telefonlarla uzaktan bireysel yafa toplu beyin kontrolü

· İletişim aracı kılığında Mobil Psiko-tronik Silahlar taşıyan araçlarla uzaktan beyin kontrolü

ELF BEYİN UYARICILARINDAN BAZI ÖRNEKLER

(TABLO 1)

UZAKTAN BEYİN KONTROLÜ SİLAHLARINI İNSANLARA KARŞI NASIL KULLANDIKLARININ ŞEMASIDIR !

YUKARIDAKİLER,

NÖRO-ELEKTRO-MAGNETİK FREKANS SALDIRILARININ, POLİS VE ASKERİ İSTİHBARAT TEŞKİLATLARI TARAFINDAN YAPILDIĞINDA UZAKTAN AKIL DENETİMİ, DAVRANIŞ KONTROLÜ VE CİNAYETLERDE NASIL UYGULANDIĞINI ANLATIYOR !

ZİHİN KONTROL CİHAZI’NIN ABD PATENT DAİRESİNDE 20.NİSAN.1976 TARİHLİ TESCİL BAŞVURU FORMU

GÖNDEREN : ERKUT ERSOY /// ERGENEKON DAVASI TUTUKSUZ SANIĞI

ARAŞTIRMA DOSYASI : MK-ULTRA & MIND CONTROL & ZİHİN KONTROLÜ HAKKINDA HERŞEY …

MK-ULTRA (PDF DÖKÜMANLARI)

BURADAN İNDİRİN …

https://www.box.com/s/7ad31628292f70a8b87f

TAVISTOCK INSTITUTE MK-ULTRA FAALİYETLERİ

BURADAN İNDİRİN …

https://www.box.com/s/f117ccab9062e2580fd9

ZİHİN KONTROLÜ İLE İLGİLİ BELGELER

BURADAN İNDİRİN …

https://www.box.com/s/499e091d87f1bace7351

MK-ULTRA İLE İLGİLİ BELGELER

https://www.box.com/s/e223aac5a29964efcf49

MAHİYE MORGÜL : Emekli Olduğum İlköğretim Okulunun 5-8 Sınıfları Kapanırken

morgul_444_egitim_sistemini_elestirdi_h1945.jpg

Ankara’da yedi yıl önce emekli olduğum okul artık 4 yıllık Anaokulu (Temel Eğitim 1.kademe) olarak tahsis edilmiş, seneye orta kısmından eser kalmayacak. Oysa orta kısmın öğrencileriyle çok değerli çalışmalar yapmıştım, Müzik Nasıl Öğretilir ve Dramaya Merhaba kitaplarımın deneysel çalışmalarını bu öğrencilerimle yapmıştım. Hatta, burada hazırladığım sunumla birlikte okulumun Yahya Çavuş Orta Okulu olan adını Kanarya Adalarında yapılan 50.Dünya Müzik Konferansına götürmüştüm. Türkiye Korolar Şenliğinde beş yıl üst üste aldığımız ödüllerle bir de bronz madalya hak etmiştik. Kaç kere Ankara Tiyatro şenliklerine katılmıştık. Okuluma “Müzik Koleji” lakabı verenler vardı.

Emekli olurken plaketlerimden bazılarını okula bırakmıştım. Hâlâ orada girişteki camlı raflarda duruyorlar. Okula bağışladığım kendi kitaplarım da ordadır. Hepsini gidip geri alacağım, başka çarem yok.

Şimdi bu okul sadece dört yıllık anaokulu olacak. Yani raflarındaki plaketlerim, madalyalarım, kitaplığındaki kitaplarım yok olacak. Sanmayın kitaplar için boşa endişe ediyorum, hayır, hepiniz bilin:

Bir okulun müfredatında kaynak oluşturmayan kitapları bakanlık toplatıp hamura gönderiyor! 2005 yılında getirilen kuşa dönmüş müfredatla birlikte okul kütüphanelerine bağışlanmış binlerce kitap resmi yazıyla demirbaştan düşüldü, SEKA’ya gönderildi.

O güzelim kitaplar yok edilirken direnen nadir okullardan biriydi benim okulum. Şimdi, 5.sınıftan itibaren orta kısmı tümden yok edilirken o kitapları koruyacak öğretmen de kalmayacaktır. Okuluma gidip verdiğim kitapları geri alacağım, siz de öyle yapın, evinizde mahallenizin çocukları için bir küçük kütüphane donatın.

Ders atlama sistemine dava açmaya giderken Ankara Üniversitesinden bir yüksek lisans öğrencisiyle tanıştım, dertleştik; artık Fizik bölümleri kapanıyor, sadece Ankara ve Boğaziçi Üniversitelerinde iki kürsü bırakılıyor. Onun da nedenini biliyorum; Asya ve Afrika ülkelerinden yüksek lisans ve doktora için gelmesi umulan gençler için birer kürsü kalıyor.

ABD’de neden en ünlü iki üç üniversite var, şimdi anladınız. İTÜ Fizik, İstanbul Fizik, ODTÜ Fizik, hanisiniz?
Ey ahali, Fizik Bilim kitaplarını nerede korumaya alabilirsiniz artık?

Elinizdekileri kimseye vermeyin lütfen.

Dönelim eski okuluma. Okulun tören alanında bir duvar yazımız vardı, şimdi yok. Neydi diye üç eski öğretmen arkadaşımla hatırlamaya çalıştık, bulamadık. Demek gözden ırak olan bu kadar çabuk unutuluyor. Yılbaşında ordaydı, sanırım gri renkli yeni bir büst yapılırken belediyenin gri düz kaldırım taşlarıyla duvarı kapladılar. O zaman sarı yaldız yazı da, krem rengi güzelim mermer de gitti. Yok edilen yazıyı 2005 yılında çekilmiş bir tören fotoğrafımızda buldum:

“TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TEMELİ KÜLTÜRDÜR! M.K.Atatürk”

mh3wx.jpg

Yazının kaldırılmasının üzerinden bir 23 Nisan geçti, şimdi 19 Mayıs geliyor, bakalım o yazı yerine konulacak mı?

Resimde görülen büstün duvarı ise artık soğuk gri renkte bom boş duruyor.

Hele hele de, açılım saçılım diyerek devletimiz yok edilirken, adımıza ABD ile eş harflerle Anadolu Birleşik Devletleri gibi bir ucube isim yapıştırılırken, oradaki boşluk acı veriyor.

Eski arkadaşlarımdan henüz emekli olmayanlar bana küsüyorlar, eski okulunu eleştirme diyorlar. Ne yapaydım yani, baba evimin virane olmasına ses çıkarmasa mıydım? Siz de yoksunuz seneye, neyi korumaya alabileceksiniz orda… Bari henüz siz ordayken, Türkiye Cumhuriyeti ve Kemal Atatürk adını yan yana koyduğumuz o yazıyı geri yaptırın!

Sonra, 5 Nisan 2013 tarihinde sınıf atlama getirildiğini bütün velilerinize söyleyin, eski ders kitaplarını toplayıp korumaya alsınlar ki çocuklarına sınıf atlatmak için o kitaplara ihtiyaçları olacak. Ben topladım, www.mayana.net sitesine koydum, oradan indirsinler, siz indirin DVD’ye kopyalayıp ellerine verin, saklasınlar. Sizden sonra o çocuklara gerçeği söyleyecek kimse kalmayacak, bir daha sınıf öğretmenleri olmayacak, sertifika toplayacaklar, sınıf atlamak için her dersi bir başka öğretmenden özel alacaklar.

Sınıf atlama getiren hükmün iptali için açtığım davaya bütün öğretmenler, sendikalar ve veliler müdahil olsunlar, çoğalalım. 60 gün süreyi geçirmeden bu davayı açtım, artık müdahil olan kişinin süreyi aşmak sorunu olmayacak.

Bulunduğunuz şehirde İl İdare Mahkemesi Başkanlığına yazacağınız kısa dilekçe şudur:

“Sınıf geçme sistemini değiştirerek ders başına sınavla sınıf atlama sistemi getiren, İlköğretim Kurumlar Yönetmeliği ek 21.Maddeye bir atıfla eklenmek üzere Temel Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından valiliklere gönderilen “Okula Kayıtsız Çocuklar ve YSÖP Uygulaması” konu başlıklı 5.4.2013 tarih ve 10230228/710/49385 sayılı yazının 3.maddesinde yer alan hükmün iptaline ilişkin, Mahiye Morgül tarafından Ankara 12.İdare Mahkemesinde 25.4.2013 tarihinde açılmış bulunan 2013/651 dosya numaralı davaya, davacının yanında müdahil olmak istiyorum. Gereğini arz ederim. (İsim, İmza, TC Kimlik, Tel. ve Adres eklenir)”

Eski okulum ile gurur duyarım, çünkü Ezineli Kahraman Yahya Çavuş’un adını taşıyor, aynı adla bir okul da Ezine’de var. Aslında bu isim bir Lise’ye yakışırdı, gel gör ki artık Liseler de buharlaşıyor, çünkü ders başına sınıf atlamanın okulları eriteceği açıktır.Hiç bir okulun bahçesinde bayram töreni yapılamayacak demektir.

Fotoğraftaki çocuklar “Yangın var” adlı 4 sesli bir şarkının solosu olan itfaiyeciyi dramatize ediyorlar. Müzik dersimizde ürettiğimiz bir şarkıydı.

Bu okulda biz böyle çalıştık. O duvardaki yazının hakkını veriyorduk, Cumhuriyet kültürüne sahip nesiller yetiştiriyorduk. Ben ağlamayım da kimler ağlasın!

Mahiye Morgül

İLK KURŞUN

ARAŞTIRMA DOSYASI : 2013 Irak Yerel Seçim Sonuçları

Irak’ta il yönetimlerini belirlemek amacıyla Irak halkı 20 Nisan 2013 tarihinde sandık başına gitmiştir. İl yönetimlerinde yer alabilmek amacıyla 302 siyasi oluşum 50 ittifak oluşturmuş, 8100 aday il yönetimlerinde görev alabilmek için mücadele etmiştir.

Seçimlerin düzenlendiği 12 ilde seçime toplam katılım oranı %51 olmuştur. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu, 20 Nisan 2013 tarihinde 12 ilde yapılan il meclisleri seçimlerinde kullanılan oyların %87’sine göre ilk sonuçlarını açıkladı. Kesin olmayan sonuçlara göre, illerin seçim verilerine ulaşabilirsiniz.

Babil

Bağdat

Basra

Diyale

Kadisiye

Kerbela

Meysan

Musenna

Necef

Selahaddin

Vasit

Zikar

İLLERE GÖRE SEÇİM SONUÇLARI EK’TEDİR.

2013426_Babil.pdf

2013426_Bagdat.pdf

2013426_Basra.pdf

2013426_Diyale.pdf

2013426_Kadisiye.pdf

2013426_Kerbela.pdf

2013426_Meysan.pdf

2013426_Mussena.pdf

2013426_Necef.pdf

2013426_Selahaddin.pdf

2013426_Vasit.pdf

2013426_Zikar.pdf

ARAŞTIRMA DOSYASI : Türkiye’nin Mülteci-Sığınmacı Politikası ve Suriye

Dr. Tuğba Evrim Maden

ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı

temaden

25 Nisan 2013 tarihinde Ankara’da Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Kadın Platformu, Güncel Gelişmeler Işığında Türkiye’nin Mülteci-Sığınmacı Politikası başlıklı bir çalıştay düzenledi. Mart 2011 itibariyle Suriye’de başlayan olaylar ile aynı yılın Nisan ayında ülkede yaşananlar nedeniyle Suriye’den özellikle Türkiye’ye, Ürdün’e, Lübnan’a ve Irak’a kütle halinde göçler yaşanmıştır.

Türkiye 1960’lardan itibaren iç ve dış göç yaşamaya başlamıştır. İç göç köyden kente bir akış halinde gerçekleşirken, başka ülkelere dış göç veren bir ülke özelliğine sahip olmuştur. Doğu ve batı koridorunda transit ülke pozisyonunda olan Türkiye, 1990’lara kadar sürekli göç veren bir ülke olmuş ve bu konuda yükümlülüklere hakim olmuştur. 1990’lardan itibaren gerek Körfez savaşı nedeniyle Irak’tan, İran’dan, Afganistan’dan ve Afrika ülkelerinden göç almaya başlamıştır. Ekonomisinin gelişmesi, AB adayı ülke olması, jeopolitik konumu vb. nedenlerle yaklaşık son 25 yıldır göç alan hedef ülke olmuştur.

Bu doğrultuda ülkemize yapılan göçler ve mültecilik başvuruları ile ilgili olarak 4 Nisan2013 tarihinde Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanun 11 Nisan 2013 tarihinde 6458 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Bu yeni kanunla Avrupa Birliği ile ulusal yapıyı uyumlaştırma ve hukuku altyapıyı sağlamlaştırma amaçlanmaktadır. (1)

Türkiye, 28 Temmuz 1951 yılı tarihli Cenevre’de imzalanan Mültecilerin Hukuki Durumuna ilişkin Sözleşme’ye taraf ülkedir. O dönemde özellikle İtalya ve Almanya’dan meydana gelen göçlere ilişkin yapılan bu düzenlemede coğrafya ve tarih kıstası yer almaktadır. 1951 Sözleşmesine göre 1 maddenin 2. Fıkrasında mülteci tanımı “1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusukorku nedeniyle, yararlanmak istemeyen yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır.”olarak yer almaktadır. (2)

16 yıl sonra Cenevre Konvansiyonu’nda tarih şartının kalkması ve coğrafya kısıtının devletlerin tercihine bırakan Mültecilerin Hukuk Statüsüne İlişkin 1967 protokolü imzalanmıştır. Taraf ülkelerden Türkiye, Monako, Madagaskar ve Kongo dışında tüm devletler coğrafya kısıtını kaldırmıştır. Türkiye coğrafi kısıtlarına göre Avrupa dışından Türkiye’ye gelenlere sığınmacı statüsü verilmektedir.

Suriye’den, Türkiye’ye toplu halde sığınan halk Türkiye’nin açık kapı politikası gereği, ülkemize sığınabilir, ülkelerine kendi istekleri dışında geri gönderilemez, “geçici koruma altında” statüsüne sahip Suriyelilerin eğitim, sağlık desteği ve barınması Türkiye Cumhuriyeti tarafından sağlanmaktadır. Suriye’den meydana gelen göç, düzensiz, zorunlu ve yerinden edilme olarak tanımlanabilmektedir. Nisan 2011’de Türkiye sınırında yığılma başlayınca, ilk kamplar Hatay Yayladağ’da kuruldu ve geçici korunuma alınmış Suriyeliler misafir olarak kabul edildi. İlk tedbirler 100 bin kişi odaklıydı. AFAD’ın verilerine göre şu anda sekiz ilde, 14 çadır, 3 konteynır kent olmak üzere toplam 17 kamp vardır. Son dönemlerde artış olma ihtimaline karşın Mardin-Midyat, Mardin- Nusaybin, Malatya ve Kilis’te ortalama 100 bin kişilik dört yeni kamp yapım aşamasındadır. 192.784 Suriyeli kamplarda yaşarken, 250.000 Suriyeli ise kamp dışında yaşamaktadır. Hatay’da 55 bin, Gazi Antep’te 35 bin, Şanlıurfa’da 30 bin, geri kalan nüfus ise diğer illerde yaşamaktadır. Kamplarda Nisan 2011 tarihinden itibaren 3113 çocuk dünyaya gelmiştir.

Avrupa Birliği’ne göre Suriye’de yaşanan durumun daha da kötüleşmesinden endişe edilirken, krizin başka ülkelere yayılma tehlikesi de dile getirilmektedir. Bu süreçte, 6,5 milyon insan şiddetten etkilendi ve insani yardıma ihtiyacı söz konusu. 4,2 milyon insan Suriye’de yerinden edilirken, yaklaşık 1,2 milyon insan, Türkiye, Ürdün, Irak, Mısır, Lübnan ve diğer ülkelere sığınmış durumdadır. AB, Suriye krizinde en büyük donör olarak yerini almaktadır. 555 milyon avro insani yardımda bulunan AB, 300 milyon avroyu AB kurumlarından, 250 milyon avro ise AB ülkelerinden sağlanmıştır. Söz konusu bu yardım meblağı, Kuveyt’in 172 milyon avroluk taahhüdünden ayrıdır. AB, Suriye’de yardımı yüzde 60 oranındadır. AB, 25 milyon avro Türkiye için ayırmıştır. Bölgesel destek programı dahilinde ise 8,2 milyon avro Türkiye’ye ayrılmıştır. Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO), Türkiye, UNHCR, Kızılay üzerinden 10 milyon avro tutarında bir yardımda bulunmuştur. Önümüzdeki günlerde da AB tarafından 13 milyar avroluk bir yardım paketi hazırlanmaktadır. Bu paketten 10 milyon avro UNHR’ YE verilecektir, 3 milyon avro ise AFAD’a verilecektir.

Çalıştay sonunda, AB’nin desteğinin Türkiye’ye yetmeyeceği ve Türkiye’ye bu konuda yeni yardımlar yapılması gerektiği, bu sorunla ilgili olarak Türkiye’nin üzerinde çok fazla sorumluluk olduğu ve bu sorumluluğun paylaşılması gerekliliği, yeni kabul edilen ve 2014 yılında yürürlüğe girecek olan “Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu” ile yeni tanımlamalar (mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma ve geçici koruma) yapılacağı ve bu konuda hukuki altyapının kuvvetlendirileceği, önümüzdeki günlerde Türkiye ve diğer ülkelere akın yapan nüfusun daha da artacağı ve bu konuda çalışmalar yapılması gerekliliği ve hem Türkiye için hem de kamplar için psikolojik bir sınır olduğu ve bu konuda Türkiye’nin desteklenmesi gerekliliği vurgulanmıştır.

(1) Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/04/20130411.htm&main=

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/04/20130411.htm

(2) Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi,

http://www.hyd.org.tr/?pid=294

YÜKSEK STRATEJİ TÜRKİYE

strateji, istihbarat, güvenlik, politika, jeo-politik, mizah, terör, araştırma, teknoloji

Fight "Gang Stalking"

Expose illegal stalking by corrupt law enforcement personnel

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.